12 Mayıs 2009 Salı

ATATÜRK'ün GENÇLİĞE HİTABESİ

ATATÜRK'ün GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.

Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.

Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetln imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!

Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dagıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.

Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!

K. ATATÜRK 20 Ekim 1927.

ATATÜRK VECİZELERİ

ATATÜRK VECİZELERİ

Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.


Cumhuriyeti,ve onun gereklerini yüksek sesle anlatınız.Bunu yüreklere yerleştirmek için elverişli olan hiçbir durumu kaçırmayınız.

Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.1923

Ben,Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu âdeta gözlerimle görüyordum. 1937

Cumhuriyet ahlak üstünlüğüne dayanan bir ülküdür;Cumhuriyet erdemdir.

Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkûmdurlar. 1929

Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalb ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.1923

Bizce: Türkiye Cumhuriyet anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir. Memleket dayanışma isteyen bir birliğe muhtaçtır. Alelâde politikacılıkla milleti parçalamak, hıyanettir.1925

Yeni nesil, en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır. 1924

Türk milleti kahramanlıkta olduğu kadar, istidat ve liyakatte de bütün milletlerden üstündür. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve bağımsızlık fikrinin ölmez âbidesidir. Bu eseri meydana getiren bir milletin evlâdı, bir ordunun Başkumandanı olduğumdan daima mesut ve bahtiyarım. 1927

Hiçbir sözümde milletime karşı geri alma durumunda kalmadım. Onları söylerken bir hayal peşinde koşan gibi, hayal şakıyan bir şair gibi değil, onları söylemekliğim bu milletteki kabiliyet unsurlarını bilmekliğimden idi.1923

Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret ve aşağılığı kabul etmez.1919

Türk milletinin istidadı ve katî kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan, ilerlemektedir.

Türk köylüsünü 'Efendi' yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri, devlet işleri görülemez; millet ve devlet şeref ve bağımsızlığı temin edilemez.1927

Mesuliyet yükü herşeyden, ölümden de ağırdır.1915

Dünya üzerinde yaşamış ve yaşayan milletler arasında demokrat doğan yegâne millet Türklerdir. 1937

Türk, esaret kabul etmeyen bir millettir. Türk milleti esir olmamıştır. Ben gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.1937

Dolayısıyla ya istiklâl, ya ölüm! 1920.

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Cennet - 2007


Yapım:2007 ~ Türkiye
Tür:Dram, Gizem, Psikolojik
Yönetmen:Biray Dalkıran
Oyuncular:Fahriye Evcen, Engin Altan Düzyatan, Tülay Bekret, Zeynep Papuççuoğlu, Cüneyt Sayıl, Aytaç Ağırlar, Can Anamur, Mehmet Birkiye, Şendoğan Öksüz, Yusuf Ekşi
Senaryo:Burak Sesli
Yapımcı:Biray Dalkıran
Görüntü Yönetmeni:Aşkın Sağıroğlu


Konusu:

"Onun adı A, Can değil sadece A."
Can 29 yaşında Atipik psikoz ve düşük zekasına rağmen büyük hayal gücüne sahip bir adam. Yaygın tanımıyla geri zekalı.
7 yaşında annesi öldüğünde yaşadığı travma sonucu annesinin hayaliyle yaşamaya başlamış ve annesi dışında kimseyle iletişime giremediği bir çocukluk geçirmiş. Bu yüzden kendine ait bir cennet yaratmış. Ve bir gün cennetinde tek başına değil güzel bir kızında ona eşlik ettiğini fark eder.
Bu hikaye, kendi kurduğu cennetinden çıkarılıp yalancı bir cennette, akıllı bir yetişkin olabilme şansı verilmiş bir çocuğun hikayesi.
Ya da bu masal ile gerçeğin hikayesi.




Büyük Ekran izle


Semum - 2007 Bedava İzle Online Hellboy


Yapım:2007 ~ Türkiye
Tür:Dram, Fantastik, Gerilim, Korku, Psikolojik
Yönetmen:Hasan Karacadağ
Oyuncular: Burak Hakkı, Ayça İnci, Yıldırım Öcek, Nazlı Ceren Argon, Levent Sülün, Bahtiyar Engin, Sefa Zengin, Cem Kurtoğlu
Senaryo:Hasan Karacadağ
Yapımcı:Hasan Karacadağ
Görüntü Yönetmeni:Seyhan Bilir
Müzik:Justin R. Durban


Konusu:
27 yaşındaki Canan Karaca ve kocası Volkan Karaca yeni aldıkları büyük bir eve taşınırlar. Her şey çok iyi giderken bir gün sebebini bilmediğimiz bir şekilde Canan’a garip şeyler olmaya başlar. Canan yavaş yavaş başka bir varlığa, kendisine hükmetmeye başlayan bir yaratığa dönüşmeye başlar. SEMUM kendisine hedef olarak neden Canan’ı seçmiştir ve ona ne yapacaktır? Sıradan bir insan için cehennemin kapısı nasıl açılır?

Semum nedir?
İslam inancına göre insanlar kuru bir çamurdan yaratıldı ve insanoğlu yaratılmadan önce dünya üzerinde yaşayan bir takım yaratıklar vardı. Bu yaratıklar kızgın ateşin dumansız alevinden yaratılmış ve daha sonra korkunç bir zehirle birleştirilerek SEMUM halini almışlardır. İnsanlar dünya üzerine geldikten sonra başta şeytan olmak üzere bazı SEMUM’lar insanları kıskanıp onlara türlü kötülükler yapmaya başlamış. Kısacası SEMUM, insanın tüm gözeneklerine kadar girip onları zehirleyen çok tehlikeli bir yaratıktır. Her an herkese saldırabilecek, çok hızlı hareket eden, zehirleyici SEMUM’lar bazı durumlarda asla geri dönmez, içine girdiği insana cehennem gibi bir hayat yaşatır.




Büyük Ekran izle


Büyü - 2004 Ful Bedava İzle İndir Yüklemeden İzle


Yapım : 2004, Türkiye
Tür : Gerilim / Gizem / Korku
Yönetmen : Orhan Oğuz
Senaryo : Şafak Güçlü, Servet Aksoy
Oyuncular : Serhat Tutumluer, Nihat İleri, Özgü Namal, İpek Tuzcuoğlu, Okan Yalabık, Ece Uslu, Dilek Serbest, Okan Selvi, Ebru Ürün
Yapımcı : Faruk Aksoy
Görüntü Yönetmeni : Adnan Güler
Müzik : Engin Düzyol

Konusu:

Lanetli olduğuna inanılan bir köye araştırma yapmak için bir grup arkeolog gelir. Lanetin sebebi bundan tam yedi yüz yıl öncesine dayanmaktadır. Kız çocuklarının uğursuzluğuna inanan köy halkı hepsini öldürür. Sadece bir baba kızına kıyamaz ve yaşlı bir kadın ona büyü yapar.

Ayşe ve ekibi Artuklu Kralı Sultan Salih’ e ait bir kitabı aramaya başlarlar. Zeynep, Ayşe’ nin çok yakın bir arkadaşıdır ama duygularını engelleyememiş ve yıllardan beri arkadaşının kocası Tarık’ a bir aşk beslemiştir. Zeynep’ in bu aşkı lanetin yıllar sonra tekrarlanmasına sebep olur. Büyücüye giden Zeynep, Tarık’ı elde etmek için yardım ister. Ama büyü yenilenir ve kötü cinler ekibe korku dolu günler yaşatmaya başlayacaktır.

Oyuncuların bile çekimler sırasında ürkmüş olduğu söylenen filmin afişinde, Kuran’dan bazı ayetler de kullanılmış





Büyük Ekran izle


Dabbe - 2006 Full Bedava Online İzle İndir


Yapım:2006 ~ Türkiye
Tür:Gerilim, Korku
Yönetmen:Hasan Karacadağ
Oyuncular:Kaan Girgin, Serdar Özer, Ebru Aykaç, Ümit Acar, Serhat Yiğit, Fulya Candemir, Murat Seviş, Sabri Tekinalp, Süha Tok, Zeynep Hasdal Çolakoğlu
Senaryo:Hasan Karacadağ
Yapımcı:Hasan Karacadağ, Kaan Girgin, Ali Kaygısız
Görüntü Yönetmeni:Seyhan Bilir
Müzik:Olay Andaç, Türkay Türkmen


Konusu:

2005 yılının sonlarına doğru Süper güç Amerika’yı bir intihar salgını sarar...Ülkenin her tarafında bribirinden bağımsız insanlar çok farklı ve tüyler ürpertecek yöntemlerle kendini öldürmektedir... Çok kısa bir süre sonra bu intihar vakalarının benzeri Türkiyede de yaşanmaya başlar... Türkiyedeki ilk tuhaf intihar olayı İzmir’in Selçuk ilçesinde yaşanır...

Tarık isimli kendi halinde bir genç internete girdiği uzun gecelerin ardından birden dünyayla ilişkisini keser ve kısa bir süre sonra korkunç bir yöntemle kendini öldürür..Selçuk emniyet amirliği Tarığ’ın intiharını özel incelemeye alır ve bu bağlamda en yakın arkadaşları olan Hande,Cem ve Sema’yı sorgular...

Bu arada Tarığ’ın bu üç arkadaşına internet aracılığıyla tuhaf görüntüler eşliğinde mailler gelmeye başlar...Mailleri gönderen kişi ise kısa bir süre önceden intihar edip ölen Tarık’tır...Bir ölüden mail gelmenin mantıksız olduğunu düşünen arkadaşlar zaman içerisinde çevrelerinde zuhur eden garip varlıklar görmeye başlarlar...Bu varlıklar kim ve nereden kontrol edildiklerini hissettirmeden göründükleri insanlara korkunç anlar yaşatmaktadırlar.Kişilerin bilinçlerini ele geçirerek onların gerçek ve rüya arasındaki ayırımı yapmalarını engellemekte ve kısa süre içerisinde onların kendisini öldürmelerini sağlamaktadır...

Tarığ’ın arkadaşlarından Hande yaptığı araştırmaları komiser Süleyman’la Paylaşır... Ona göre Dünyadaki bütün ölümleri Dabbe’tül arz isimli bir varlık gerçekleştirmektedir... Dabbe bunun için iki şeyi kullanmaktadır...Dünyaya bir örümcek ağı gibi yayılan İNTERNET ve de aynı mekanda fakat farklı boyutta yaşayan CİNLER...

Dabbe perdeyi aralamış ve Gerçekler ters-yüz olmaya başlamıştır...Kıyametin son alameti artık heryerdedir....Hareket noktası olarak da Türkiye’yi seçmiştir....



Büyük Ekran izle


Mustafa - 2008 Ful Online Bedava İzle


Yapım : 2008, Türkiye
Tür : Belgesel
Yönetmen : Can Dündar
Senaryo : Can Dündar
Oyuncular : Bahadır Yazıcı, Gökhan Akyüz, Burak Onaran, Ediz Mehmedali
Seslendirenler : Yetkin Dikinciler, Beyhan Saran, Arif Soysalan
Yapımcı : Dilek Dündar
Görüntü Yönetmeni : Candan Murat Özcan
Müzik : Goran Bregovic
Süre : 1 saat, 50 dk.
Gösterim Tarihi : 31 Ekim 2008


Konusu:
10 Kasım 2008, Atatürk’ün ölümünün 70. yıldönümü. Türkiye 70 yılda Ata’sı için dört başı mamur bir film yapamadı. Yapılan belgeseller, Türkiye ölçeğiyle sınırlı, belli bir dönemle kısıtlı ve resmi bir dilde tutsak kaldı. Selânik’ten Dolmabahçe’ye kadar hayatını başından sonuna mercek altına alan, onu şablonlardan uzak olarak askeri, siyasi, insani boyutlarıyla anlatan bir filmin eksikliği hep hissedildi. Mustafa, işte bu ihtiyaca cevaben hazırlandı.



Büyük Ekran izle


10 Mayıs 2009 Pazar

DERSHANET : ÜCRETSİZ İNTERNET DERSHANESİ

DERSHANET : ÜCRETSİZ İNTERNET DERSHANESİ

Sevgili öğrencilerimiz,
Değerli öğretmen ve rehber arkadaşlarımız,
Sevgideğer velilerimiz,

Dershanet, ÖSS, 8. sınıf SBS ve KPSS ekseninde hizmet veren ücretsiz internet dersh@nesidir. Dershanet, yeni eğitim döneminde eklenen vizyon projesiyle öğrencilerin yanı sıra öğretmen, rehber ve velilere de hizmet vermek amacındadır.

Dershanet, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sn Kadir Topbaş’ın sosyal belediyecilik vizyonunun bir ürünüdür.

Dershanet’in içeriği, Kültür Eğitim Kurumları Genel Müdürü Sn Ahmet Said Yurtseven tarafından öğrenciler arasında fırsat eşitliğine katkıda bulunmak için hizmet bilinci ile hazırlatılmaktadır. İçerik Kültür Dershaneleri, Kültür Yayıncılık, Eğitim Online ve Kültür Akademi’nin seçkin kadroları tarafından hazırlanmaktadır.

Dershanet’te neler yer alacaktır?

Üniversiteye hazırlık bölümünde,

Sesli ve görüntülü ders anlatımı,
konu anlatımı metinleri,
konu testleri,
deneme sınavları
yer almaktadır.

8. sınıf SBS’ye hazırlık bölümünde,

konu anlatımı metinleri,
konu testleri,
deneme sınavları
yer almaktadır.

KPSS’ye hazırlık bölümünde,
Lisans mezunları için, KPSS deneme sınavları yer alacaktır.

Eğitim Bilimleriyle ilgili 10 adet deneme,
Genel Yetenekle ilgili 10 adet deneme,
Genel Kültürle ilgili 7 adet deneme
Köşe Yazıları Bölümü
Köşe yazılarında rehberlik ve psikolojik danışmanlık başta olmak üzere eğitim-öğretimle ilgili konular haftalık periyotlarla ele alınacaktır.

Çoklu Zekâ Sistemi
Bu bölümde Çoklu Zekâ Envanteri’nin yanı sıra Çoklu Zekâ Kuramı ile ilgili dosyalar yer alacaktır. Bu bölümde yer alan envanterin Türkiye’nin ilk online Çoklu Zekâ Envanteri olduğunu da belirtmeliyiz.

Bilgi Yarışması Bölümü
Bilgi Yarışması bölümünde Öğrencilerin eğlenerek öğrenmesini amaçlanmaktadır. Yarışmadaki sorular, ÖSS ve SBS hazırlık programlarında yer alan test sorularından seçilmektedir.

Güncelleme Periyodu
Konular ve testler, aylık periyotlarla Dershanet’te yar alacaktır. Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlıkla ilgili konular da zamanı geldikçe işlenecektir. Böylece Dershanet sürekli güncellenen dinamik bir eğitim merkezi olarak hizmet verecektir.

Şimdi sıra teşekkürde. Dershanet’i öğretmen, öğrenci, rehber ve velilerle buluşturan,

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Sn Muammer Erol’a,
proje için her türlü desteği veren Kültür Eğitim Kurumları Genel Müdürü Sn Ahmet Said Yurtseven’e
İBB Destek Hizmetleri Daire Başkanı Sn Mevlüt Bulut’a,
İBB Gençlik ve Spor Müdürü Sn Enis Erdem’e,
Dershanet’te yer alan yayınları sağlayan Kültür Yayıncılık Genel Koordinatörü Sn Ercan Gündoğan’a,
Kültür Dersanesi’nin video ders anlatımlarını gerçekleştiren bölüm başkanlarına ve öğretmen arkadaşlara,
Akademik içeriği programlayan EgitimOnline Genel Müdürü Sn. Bucak Sıcak’a,
ÖSS’yle ilgili rehberlik bölümünü hazırlayan Kültür Akademi adına Akademi Başkanı Sn Salim Ünsal’a,
İBB Dershanet Koordinatörü Sn Musa Aykaç’a,
Ve proje lansmanını gerçekleştiren Sn Seçkin Çakır’a teşekkür ederiz.
Ali Rıza Bayzan
Akademik Danışman
Kültür ÖSS Dergileri Genel Yayın Yönetmeni

Çoklu Zekâ Envanteri

Çoklu Zekâ Envanteri
Sevgili Arkadaşlar,

Çoklu Zekâ Sistemi'nden etkin bir biçimde yararlanabilmek için sekiz zekâ türündeki performansınızı bilmeniz gerekir. Daha gelişkin olan zekâ türünüze uygun olan öğrenme stratejilerini kullanmalısınız. Zekâ türlerine göre hangi öğrenme stratejilerini kullanabileceğinize gelecek sayıda yer vereceğiz.

Aşağıdaki envanterde yer alan önermeleri kendi açınızdan değerlendirip puanlamalısınız. Bu puanlamayı ne kadar gerçekçi yaparsanız o kadar sağlıklı sonuçlar alırsınız. Sonra verdiğiniz puanları değerlendirme cetveline aktarıp toplumlarını almalısınız. Elde ettiğiniz toplam puanlara göre sekiz zekâ türü açısından performansınız hakkında bir fikir edinmiş olursunuz. Bir fikir edinmiş olursunuz diyoruz, kesin bir sonuçtan söz etmiyoruz; çünkü Çoklu Zekâ Teorisi'ne göre zekâ kesin olarak ölçülebilir bir yeti değildir.

ÇOKLU ZEKÂ ENVANTERİ

Aşağıda ifade edilen tercihlerin size uygunluğu hakkındaki görüşlerinizi beşli dereceleme ölçeğine göre belirtiniz.

Dereceleme ölçeği:

0 = Hiç uygun değil
1= Çok az uygun
2 = Kısmen uygun
3 = Oldukça uygun
4 = Tamamen uygun

Bölüm 1 0 1 2 3 4
A Öykü anlatmayı, kitap okumayı ve espiri yapmayı severim.
B Matematiksel konulardan hoşlanırım.
C Resim ve çizim yapmayı, olayları zihnimde canlandırmayı tasarlamayı severim.
D Ders çalışırken müzik dinlemeyi severim.
E Düzenli olarak yaptığım en az bir spor/fiziksel etkinlik vardır.
F Arkadaş grubu ile çalışmayı severim.
G Hayatımda iz bırakan olaylara ve iç dünyamla ilgili gelişmelerle ilgili olarak düşünür ve yazarım.
H Uygun zaman bulduğumda şehirden uzaklaşmayı ve doğayla iç içe yaşamayı isterim.

Bölüm 2 0 1 2 3 4
A Ayrıntıları çok iyi hatırlayan bir hafızam vardır.
B Mantıksal düşünmeyi ve zihinsel jimnastik yapmayı gerektiren oyunları severim.
C İçinde bolca resim ve şekillerin olduğu yayınları tercih ederim.
D Bir konuyu ezberlerken konuyla ilgili kafiye yaratmayı severim.
E Uzun süre hareketsiz oturmakta zorlanırım.
F Bir şeyi ezberlemek istediğimde çalıştıklarımı başkalarına anlatmak isterim.
G Tek başıma çalışmayı severim.
H Yeşilliklerde yürümeyi, ağaçlara ve çiçeklere bakmayı severim.

Bölüm 3 0 1 2 3 4
A Söz ve sözcük oyunlarını severim.
B Bir şeyi ezberlemek gerektiğinde olayların mantıksal sıralamasını yaparım.
C Tartışma esnasında, konunun dışında kalıp sessizce gözlemleyip çözüm üretmeye çalışırım.
D İş yaparken, ders çalışırken sık sık kendi kendime tempo tutar veya bir melodi mırıldanırım.
E Bir şeylere bakarken dokunmayı severim.
F Başka öğrencilere ders anlatarak yardım etmeyi severim.
G Zayıf ve güçlü yanlarım hakkında gerçekçi bir bakış açısına sahip olduğumu düşünüyorum.
H Bahçe işleriyle ve toprakla uğraşmayı severim.

Bölüm 4 0 1 2 3 4
A Kitap okumayı severim.
B Tecrübe etmeyi ve deneysel çalışma yapmayı severim.
C Yazılı yönergeler yerine haritaları tercih ederim.
D Bir müzik aletini orta karar veya iyi derecede çalabilirim.
E Ağaç işleri, maket yapmak, örgü örmek gibi etkinlikleri severim.
F Arkadaşlar sıklıkla benim önerilerimi isterler.
G Kendimi güçlü bir iradeye sahip ve özgür düşünen biri olarak görürüm.
H Canlılarla ilgili kitap okumayı/ belgesel izlemeyi severim.

Bölüm 5 0 1 2 3 4
A Dil sürçmeleri, tekerlemeler, kafiyeli sözcüklerle eğlenmeyi ve eğlendirmeyi severim.
B Bilimsel alandaki gelişmeler ilgi alanıma girer.
C Hayal kurmayı severim.
D Bir melodiyi doğru olarak söylemem için onu bir iki kere duymam yeterlidir.
E Konuşurken jest ve mimiklerimi çok kullanırım.
F Güreş ve koşu gibi bireysel sporlardan çok, futbol gibi takım sporlarını severim
G Bir şeyi ezberlerken gözlerimi kaparım ve konuyu hissetmeye çalışırım.
H Bazı insanların çevre ve doğal hayat hakkındaki duyarsızlıkları beni üzmektedir.

Bölüm 6 0 1 2 3 4
A Arabada giderken çevredeki manzaradan çok yazılar dikkatimi çeker.
B İnsanların söz ve davranışlarındaki mantık hataları dikkatimi çeker.
C Yap-boz gibi görsel bulmaca oyunlarını severim.
D Şarkı söylemeyi severim; kimi zaman kendimi bir melodiyi mırıldanırken bulurum.
E Bir şeyi ezberlerken onu bir veya birkaç kez yazarım.
F Bir sorunum olduğunda tek başıma çözmeğe çalışmak yerine yardımını ve fikrini alabileceğim birini ararım.
G Bir tartışma olduğunda, ortalık yatışana kadar oradan uzaklaşırım.
H Bir konuda düşüncemi açıklarken gördüğüm, okuduğum, duyduğum şeyleri karşılaştırır ve ona göre hareket ederim.

Bölüm 7 0 1 2 3 4
A Bir şeyi ezberlemek zorunda kaldığımda hatırlatacak anahtar sözcük kullanırım.
B Çalıştığım konularda sınıflandırma yapılması, sayılarla ve grafiklerle ifade edilmesi onları daha kolay anlamamı sağlar.
C Renklerin anlam ve etkilerine karşı duyarlıyım.
D Tartışmalarda yüksek sesle konuşmayı veya bir tür ritm içinde hareket etmeyi severim.
E Boş zamanlarımı genellikle dışarıda geçirmek isterim.
F En az üç sırdaş diyebileceğim yakın arkadaşım vardır.
G Kalabalık bir tatil mekânı yerine bir köy ya da yayla evinde hafta sonu geçirmeyi tercih ederim.
H Hayvanları severim ve beslediğim bir hayvanım var veya olmasını isterim.

Bölüm 8 0 1 2 3 4
A İlgi alanıma giren konularda tartışmalara katılmayı veya düşüncelerimi yazıyla ifade etmeyi severim.
B Tartışmalardan mantıksal sonuçlar çıkarırım.
C Fotoğrafçılık gibi hobilerden zevk alırım.
D Bir şarkının notasının yanlış çalındığını veya yanlış seslendirildiğini kolayca fark ederim.
E Yeni bir beceriyi izleyerek veya okuyarak öğrenmek yerine yaparak/ yaşayarak öğrenmeyi tercih ederim.
F Kalabalık ortamlarda sıkılmam, rahat davranırım, organizasyonlara katılmayı, gruplara üye olmayı severim.
G Hayatla ilgili aklımı kurcalayan kimi konular var ve bunlar üzerinde kafa yorarım.
H Bitki ve hayvan isimlerini öğrenmekten zevk alırım.

Bölüm 9 0 1 2 3 4
A Bir araç çalışmadığında veya bozulduğunda kullanım kılavuzunu okurum.
B Bir araç çalışmadığında veya bozulduğunda çalışma sistemini düşünerek çözmeye çalışırım.
C Bir araç çalışmadığında veya bozulduğunda nasıl çalıştığına ilişkin kullanım kılavuzundaki diyagramlara, şekillere bakarım.
D Bir araç çalışmadığında veya bozulduğunda aklıma bir şey gelene kadar parmaklarımı ritmik olarak şaklatırım veya ayağımla ritim tutarım.
E Bir araç çalışmadığında veya bozulduğunda parçaları bir araya getirip tamir etmeye çalışırım.
F Bir araç çalışmadığında veya bozulduğunda bana yardım edecek birini ararım.
G Bir araç çalışmadığında veya bozulduğunda onu tamir etmeye değer mi diye düşünürüm.
H Bir araç çalışmadığında veya bozulduğunda tamir etmek için bir şeyler ararım.

Bölüm 10 0 1 2 3 4
A Grup tarafından yapılacak ödev verilirse, kütüphane araştırması yapmayı veya yazı yazmayı üstlenirim.
B Grup tarafından yapılacak ödev verilirse, tablo ve grafik yapma görevini üstlenirim.
C Grup tarafından yapılacak ödev verilirse, resimleri çizmeyi tercih ederim.
D Grup tarafından yapılacak ödev verilirse, müzik kısmını hazırlamayı tercih ederim.
E Grup tarafından yapılacak ödev verilirse, desteğimi verip bir model oluşturmaya çalışırım ve planlama yaparım.
F Grup tarafından yapılacak ödev verilirse, grubu organize etmeye yardımcı olurum ve grubu yönetirim.
G Grup tarafından yapılacak ödev verilirse, tek başıma çalışmayı ve kişisel duygu ve düşüncelerimi anlatmayı tercih ederim.
H Grup tarafından yapılacak ödev verilirse, bilgiyi kategorilerle organize etmeyi ve sınıflandırma bölümünü üstlenmeyi tercih ederim.

YENİ SINAV SİSTEMİNE UYGUN GÜNCEL SINAV TARİHLERİ bedava

YENİ SINAV SİSTEMİNE UYGUN GÜNCEL SINAV TARİHLERİ

Zaman Sınav Adı Sınav Kodu Türü
LİSE 1
22.03.2009 4. ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 1
26.04.2009 YGS - 5 DENEMESİ (YENİ) YGS LİSE 1
30.05.2009 YGS DENEMESİ (YENİ) YGS LİSE 1
LİSE 2
28.03.2009 YGS -7 DENEMESİ (YENİ) YGS LİSE 2
25.04.2009 LYS DENEMESİ (YENİ) LYS LİSE 2
30.05.2009 LYS - 6 DENEMESİ (YENİ) LYS LİSE 2
LİSE 3
28.03.2009 YGS -7 DENEMESİ (YENİ) YGS LİSE 3
25.04.2009 LYS DENEMESİ (YENİ) LYS LİSE 3
16.05.2009 YGS DENEMESİ (YENİ) YGS LİSE 3
30.05.2009 LYS DENEMESİ (YENİ) LYS LİSE 3
LİSE 4
28.03.2009 7. ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
17.04.2009 8. ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
01.05.2009 9. ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
08.05.2009 10. ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
15.05.2009 11. ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
22.05.2009 12.ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
28.05.2009 13. ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
01.06.2009 14.ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
03.06.2009 15. ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
05.06.2009 16. ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
08.06.2009 17. ÖSS DENEMESİ ÖSS LİSE 4
Hafta İçi Mezun
27.03.2009 6. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
11.04.2009 7. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
17.04.2009 8. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
01.05.2009 9. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
08.05.2009 10.ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
15.05.2009 11. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
22.05.2009 12. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
28.05.2009 13. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
01.06.2009 14. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
03.06.2009 15. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
05.06.2009 16. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun
08.06.2009 17. ÖSS DENEMESİ ÖSS Hafta İçi Mezun

İNSAN KAYNAKLARI POLİTİKAMIZ İŞ BAŞVURU FORMU

İNSAN KAYNAKLARI POLİTİKAMIZ
Kültür’lü olmak bir ayrıcalıktır!
Üniversiteye hazırlanan gençlerin umut kapısı olma hüviyetini yıllardan beri hiç kaybetmeyen Kültür Dersaneleri özverili, profesyonel, bilgili ve “Kültür”lü eğitim ordusuyla bu kapıyı hep açık tutmayı bilmiştir.
Dersanemiz, başarıyı elde etmenin yolunun ekip çalışmasından geçtiğine inanan bir eğitim kurumudur.
Genel Müdürlük, Şube Müdürlüğü ve Zümrelerin iş birliği, ekip ruhuna verdikleri değer, işlerimizin planlanan şekilde yürütülmesinin olmazsa olmazıdır.
Başarının altın anahtarının planlılık, çalışma ve disiplinde olduğuna inanan ekibimizle nice başarılara imza atacağımıza dair hiçbir şüphemiz yoktur.
Kültür Dersaneleri, kurulduğu günden bu güne kadar kendi öğretmenini kendi içinde yetiştirme politikasıyla hareket eden bir eğitim kurumudur.
Ekip arkadaşlarımızın kişisel gelişimini önemseriz. Çünkü sadece kendilerini geliştirenler, olgunlaşanlar, pişenler yönetilmeye ihtiyaç duymazlar ve sıra dışı bir performans ortaya koyarlar. Ekip arkadaşlarımızın sadece sınıf eğitimiyle gelişmediğinin farkındayız. Onun için onları, kendilerini geliştirecek projelerin içine koyar; o projeleri yaparken öğrenmelerini sağlarız.
Yüksek performans, kalite, verimlilik, etkililik, yenilik, sürekli iyileşme sıra dışı ve olgun insanların eserleridir. Tüm ekip arkadaşlarımızın bu eserleri ortaya koyacak şekilde yetişmesini destekler ve bu eserleri ortaya koymasını bekleriz.
Ekip arkadaşlarımızın aileleri bizim de ailemizdir. Onların sevinçlerini ve üzüntülerini paylaşırız. Eğer aile üyelerini sevindirecek ya da üzüntülerini sonlandıracak ve bizim kolayca yapabileceğimiz bir şey varsa onu yaparız.
İş ve özel yaşamımızda lüks değil, sade ama güvenli bir yaşam süreriz.

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Çoksesli Musıki Meselesi bedava Tıkla

ÇOKSESLİ MUSIKİ MESELESİ
Çoksesli Türk musıkisinin halkımıza etkisini sağlayabilmekte ilk ağızda, kendimize ait olan eserlerin seçilmesi ve bu musıkiyi halka sevdirecek ve anlatacak bir düzeye girmesi bahis konusu idi. Burada Türk bestecilerine düşen vazifeler vardır. ATATÜRK, Türk musıkisinin ileri seviyeye ulaşmasında, batıda musıki tahsili yapmış genç sanatçılara güveniyordu. Çareler hakkında, çeşitli kutuplardan pek çok şeyler dinlemiş olacaktır. Bu maksatla genç bestecilerimizi zaman zaman davet ederek, bu konudaki düşüncelerini almış, bunları kendi kafasında değerlendirmiştir. Öyle sanıyorum ki, ilk ağızda halk musıkisi kaynaklarından esinlenerek, özellikle çalgılarının geliştirilmesi, çağdaş kurallara göre çoksesli işleme ve seslendirmede, küçük ve kısa parçalarla orkestrasyonlarının yapılmasını önermiş olacaklardır. ATATÜRK'ün bu konudaki sözlerinden bu anlaşılmaktadır.

Önemli olan halkı çoksesli musıkiye alıştırmaktı. Bizde öteden beri: "Halk böyle istiyor" diye düşük seviyeli eserler vermek eğilimi vardır. Şu bir gerçektir ki, ne bol verilirse, halk onu benimsemeye mecbur tutuluyor demektir. Oysa ki, bu tutum halkın düşük seviyeli eserler istemesine yardım etmek demektir. Sanatkâr halkın zevk seviyesini yükseltmek, üstün tutmakla yükümlü olan ve hiçbir zaman düşük seviyeli eserler yapmak durumunda olmayan, bir bakıma eğitime önderlik yapacak kişiliğe sahip olacaktır. Bu bakımdandır ki, özellikle musıki eserleri yüksek bir zevk sansüründen geçirilmelidir. Burada halkın zevk standardını belirlemek, sanat anlayışını ve zevkini geliştirmek ve yükseltmek, gerçek sanatkâra düşen önemli bir vazifedir.

Türk zevk ve anlayışına uygun bir düzenle çok sesliliğe giden yolun ufkunda ışıklaşan ATATÜRK ilkeleri doğrultusunda, sâlim bir anlayışa varmak gerekir.

ATATÜRK: "Yeni değişikliğe ölçü olabilecek çalışmalar..." diye işaret ettiği yolda ne yazık ki gereği şekilde ciddi çalışmalar yapılmamıştır.

ATATÜRK, batıya yönelik bir anlayışın Türk musıkisi orijinini kendi öz yapısındaki kültürden ve milli değerlerinden alan yeni bir çığıra ulaşmada, yeni çalışmalara ihtiyacımız olduğunu, her vesileyle işaret etmişlerdir.

Kendi edebiyatını ve musıkisini yapan bir millet, eserlerinde, kendi duygularını, kendi heyecanını, kendi nağmelerini terennüm etmelidir. Etmez ve kendi imkânlarını kullanmazsa, dışardan, şurdan burdan getireceği ve alacağı malzeme ile toplumu ardından sürükleyemez. Şu bir gerçektir ki, bir milletin ayakta kalabilmesi, çağdaş seviyeye ulaşabilmesi, dünya milletleri arasında önemli yer tutabilmesi, ancak milli kültürüne bağlılığı ve sahip çıkmasıyla mümkündür.

Sanatkâr, halkın yaratıcı kaynağından, folklorundan aldığı tem'leri, medenî dünyanın gelişmesine ve gidişine uygun bir düzen ve hava içinde teknik imkânlardan da yararlanarak, sanatının inceliğini ortaya koyandır. Elbette ki, çoksesli musıki dünyasına, hatta elektronik müzik akımına ayak uydurmak zorunluğu vardır. Yenileşme kaynakları arasında folklordan yararlanmak da vardır. Batı dünyasının modern sanat üstünlüğüne ulaşmış memleketler, halk kaynaklarından nasıl yararlandıklarını, tuttukları yolda milli çığırların doğmasını ve gelişmesini sağlayacak temel unsurları ve ilkeleri, nasıl büyük bir dikkat ve titizlikle uyguladıklarını musıki tarihlerinde uzun uzun yazmaktadırlar."

Atatürk ve Çocuk Çoban Eserleri

ATATÜRK VE ÇOCUK ÇOBAN
ATATÜRK, Antalya'ya gidiyordu. O sırada İtalyan diktatörü Musolini abuk sabuk nutuklarında, Türkiye'yi de hedef tutuyordu.

Yolda mola verildiği bir sırada, uzaktan bir Türkü sesi ATATÜRK'ün ilgisini çekmişti. Etrafı aradılar, Türküyü bir çoban söylüyordu. Çobanı getirmeleri için emir verdi, getirdiler. Çocuk yaşını henüz geçmiş bir genç çoban. ATATÜRK:

- Türküyü sen mi söylüyorsun? diye sordu. Çoban:

- Evet, deyince:

- Sesin çok güzel, okuman da fena değil. Burada da söyle de dinleyelim.

Genç çoban nazlanmadan, yadırgamadan başladı: (Demirciler demir döğer tunç olur...) Türkü bitmişti. ATATÜRK ellerini çırptı ve alkışladı ve yüksek sesle:

- Biis... biis, diye bağırdı.

Genç çoban bundan hiçbir şey anlamamıştı. ATATÜRK izah etti:

- Biis demek, beğendik, bir daha söyle, tekrar et demektir.
Çoban Türküyü tekrarladı. O zaman ATATÜRK, cebinden bir elli lira çıkardı çobana verdi. Çoban paraya baktı ve memnun bir tavırla:

- Biis... biis diye bağırdı.

ATATÜRK, bu zeki hareket ve cevap karşısında o kadar memnun oldu ki, bir elli liralık daha çıkarıp verdi ve yanındakilere:

- İmkân olsaydı da, Musolini şu sahneyi görseydi ve cevabı işitseydi, hangi millete nutuk söylediğini anlardı.

Mesut Cemil Bey Anlatıyor hayatı ve eserleri

Mesut Cemil Bey Anlatıyor
MES'UT CEMİL BEY ANLATIYOR
(SİGORTA DERGİSİ, ATATÜRK'TEN HATIRALAR S. 39)
"Zaferden sonra, İstanbul'a ilk gelişlerinde tanışmak mazhariyetine erdiğim ATATÜRK'ün son günlerine kadar, devamlı olarak yanında ve hizmetinde bulundum. Üç defa beraber seyahat ettik. Takdir edersiniz ki, böyle her bakımdan eşsiz bir şahsiyetin, her zaman yakınında ve huzurunda bulunmak kolay değildir. İnsan mütemâdiyen sakın bir hata etmeyeyim, yanlış bir harekette bulunmayayım diye heyecan, tereddüt ve endişe içindedir. Öyle iken, daima iltifatına mazhar oldum. Her zaman mübârek ellerini öpmek fırsatını buldum. Gariptir, her çağırıldığım zaman, bazen isteksiz olarak yanına giderdim. Gençtim ve herhangi bir tasavvurum olurdu. ATATÜRK: "Gelsin" diye emredince, canım sıkılırdı. Fakat gidip, kapıdan içeri girip, onunla karşılaştığım anda, ondan gelen ve havayı dolduran bir garip ışık, bir acâip kuvvet beni sarardı.

Birdenbire yeniden âşık olurdum. Ne yazık ki, o zamanla yaşadığım hatıralar ve intibâların değerini lâyıkiyle bilmediğim için, boş bulunmuşum, yoksa, her görüştüğüm ertesi gününde notlar alırdım, zamanla bir çok detaylarını kaybetmezdim. Size bir tanesini nakledeyim."

8 Mayıs 2009 Cuma

Yıllık Plan Kategorileri DinDersi





 L
Ü T F E N   Dİ K K A T

DinDersi.com Ar-Ge Ekibi tarafından
hazırlanan ve yeni
müfredata %100 uyumlu ilköğretim yıllık planlar VİP bölümümüzdedir. Bu
bölümde paylaşılan yıllık planların müfredata uyumlu olup olmaması
konusunda garanti veremediğimiz gibi teftişlerde oluşabilecek sıkıntıdan
da sorumlu olmadığımızı belirtiriz.

 




 

Vip Bölümüne gitmek için tıklayınız 

























 

 






İlköğretim





Ortaöğretim





















 



İlköğretim 4 . Sınıf

 



İlköğretim 5 . Sınıf

 



İlköğretim 6 . Sınıf

 



İlköğretim 7 . Sınıf

 



İlköğretim 8 . Sınıf

























 



Ortaöğretim 9 . Sınıf

 



Ortaöğretim 10 . Sınıf

 



Ortaöğretim 11 . Sınıf

 



Ortaöğretim 12 . Sınıf
 






 

 

Zümre kategorileri Din Dersi Dersler Aile Duası

İlköğretim Ortaöğretim
( A ) Okul Zümresi
1.Dönem
2.Dönem
Sene sonu
( B ) Bölge Zümresi
1.Dönem
2.Dönem
Sene sonu
( C ) İl Zümresi
1.Dönem
2.Dönem
Sene sonu
( A ) Okul Zümresi
1.Dönem
2.Dönem
Sene sonu
( B ) Bölge Zümresi
1.Dönem
2.Dönem
Sene sonu
( C ) İl Zümresi
1.Dönem
2.Dönem
Sene sonu





İmam Hatip Lisesi
( A ) Okul Zümresi
1.Dönem
2.Dönem
Sene sonu
( B ) Bölge Zümresi
1.Dönem
2.Dönem
Sene sonu
( C ) İl Zümresi
1.Dönem
2.Dönem
Sene sonu

7 Mayıs 2009 Perşembe

Aşk Espirileri dj akman ceza fark var bütün djler şarkıcılar

Aşk Espirileri




♥ ilk goruste aski anliyorumda, omur boyu birinin suratina bakaniki kisi arasinda ask bir mucizeden baska birsey degil !!! Bill Cosby

♥ Ask karsindakini bulunmaz Hint kumasi sanmanla sersemin teki oldugunu anlaman arasinda gecen zamandir.

♥ Arabanin onundeki cocuklar kazalara, arabanin arkadasindaki kazalarda cocuklara neden olur.

♥ Ben ona baktim, o bana bakti, simdi dort cocuga bakiyoruz.

♥ Dokuz kere sev, onuncu olayim, Gercekten sev, sonuncu olayim.

♥ Erkekler belediye otobusu gibidir. Birini kacirirsan bes dakika sonra oburu gelir.

♥ Ona kalbimi verdim saklasin diye, salak buzdolabina koymus bozulmasin diye.

♥ Birakip gittin beni... Seni unuttum sanma, zaman alismayi ogretti belki ama unutmayi asla...

♥ Savasma sevis, sevisirken zaten savasiyorsun.

♥ Dusen bir yaprak gorursen, Beni hatirla sevgilim, Biliyorsun seni ben Sonbaharda sevmistim. Imza: Copcu Riza

♥ Askim seni seviyorum! Ama parayi daha cok... Lakin paranin ne onemi var, muhim olan miktari!

♥ Sen sen ol, kapi onunde ask yapma! Askin gozu kordur ama konsununki asla!

♥ Erkekler neden evlenemiyecekleri kaninin pesinden kosarlar? Kopeklerin kullanamayacaklari otomobillerin pesinden kosmalari gibi.

♥ Sana sarilmayi o kadar cok seviyorum ki. Cunku o sirada yuzune bakmam gerekmiyor.

♥ Sen likor gibi tatli, tekila gibi carpici, viski gibi asil, konyak gibi sicak, sampanya gibi ozel, sarap gibi tutkulu, malibu gibi egzotik, kokteyl gibi muhtesemsin.

♥ Bir kopek ile bir erkek arasinda ne fark vardir? Kopek sadece haliyi kirletip mahfeder, erkek ise tum yasamini mahfeder.

♥ Vefasiz sevgilim alzheimer hastasi bile senin kadar cabuk unutmaz pes...

♥ Kalbimde yasiyorsun ama kirani vermiyorsun. Not: Ev sahibi en kisa zamanda onunla evlenmezsen seni kapi disari edecekmis.
♥ Sabahlari kahvalti yapmiyorum cunku seni dusunuyorum. Oglenleri yemek yemiyorum cunku seni dusunuyorum. Gece olunca uyuyamiyorum cunku acim.

♥ Eline almis bir cicek sevecek sevmeyecek. Ah, koca sersem cicek nerden bilecek.

♥ Deprem gibi girdin gonlume, fay hatti cizdin beynime, enkalar biraktin kalbimde, artcilar hala devam etmekte.

♥ Ask elmayi yemekle baslar, ayvayi yemekle biter.

♥ Butun kizlar cicek olsun, ari olmazsam namerdim.

♥ Bizi cekemediler, halat koptu canim.

♥ Allah`im !! Kendim icin birsey istemiyorum, sadece anneme elma yanakli, bal dudakli, sutun bakcakli bir gelin nasip eyle.

♥ Deli gibi sevdim, manyak gibi evlendim.

♥ Kizlar artik beyaz yatli prenslerini bekliyorlar.

♥ Asik olup izdirap cekecegime, nezle olup burnumu cekerim.

♥ Para icin evlenme, borc almak daha hesaplidir.

♥ Seni sevecektim kiskanacak el ustunde tutacaktim kendimi sana sevdirecek bana baglayacaktim ip koptu

♥ Bataryasi zayif hayallerimizin kapsama alani disinda kalan kesimlerine sebeke hatasi nedeniyle ulasamadik simdi yuregimde full ceken hattimla seni seviyorum.

♥ Kalbim senden cektigini ABD usame bin ladinden cekmedi. Yuregimin teroristi dunya birlesse seni yok edemez. Akibetim ikiz kulede olsa yine seni sevecegim.

♥ Seni sevdim seveli basim belada seni dusunurken uyuya kaldim helada

♥ Sekerden evimiz tuzdan hayallerimiz vardi. Ne yazikki dun yagmur yagdi.

♥ Bunu iyi belle Cehennem buz tutuncaya kadar seni sevecegim

♥ Askimizin suya dusecegini bilseydim balik olurdum.

♥ Asika bagdat sorulmaz. BUSH

♥ Fazla mendiliniz varmi, asik olmusunda!

♥ Karayollarinda degil, senin kollarinda oleyim.

♥ Sana birsey soyleyecegim, ama sakin uzulme; dun doktora gittim, bobreklerimde kum, kalbimde seni buldular.

» Anlamlı Sözler » Atasözleri » Atatürk Sözleri Atatürk Mesajları » Aile için Sözler
» Aşk Espirileri » Aşk Sözleri » Aşk Mesajları » Asker Mesajları » Anneler Günü Sms
» Ayrılık Mesajları » Babalar Günü Sms » Bayram Mesajları
» Cumhuriyet Bayramı Sözleri » Dini Sözler » Doğum Günü Sms » Dostluk Mesajları
» Duvar Yazıları » Erkek için Sözler » Espirili Sözler » Etkileyici Sözler
» Evlilik Sözleri » Güzel Sözler » Günaydın Mesajları » Kadınlar için Sms
» Kandil Mesajları » Kurban Bayramı » Komik Mesajlar » Komik Sözler
» Mani Sözleri » özlem Mesajları » özenli Sözler » özlü Sözler » özür Mesajları
» Ramazan Bayramı » Sevgi Sözcükleri » Sevgi Sözleri » Sevgi Mesajları
» Sevgililer Günü » Sitem Sözleri » Spor Sözleri » Telefon şakaları » Teklif Mesajları
» Türkü Sözleri » Yalnızlık Mesajları » Yeniyıl Mesajları » Ayrılık Sözleri
» Msn Mesajları » Harbi Sözler » Kamyon Sözleri » çin atasözleri » japon atasözleri
» Felsefi Sözler » Romantik Sözler » Araba Yazıları » Bilgisayar Sözleri
» Manalı Sözler » Hasret Sözleri » Hasret Mesajları » Tebrik Mesajları
» Tatlı Mesajlar » Nefret Sözleri » Efsane Sözler » Kurtlar Vadisi Sözleri

Aile sözleri Anne Şiirleri Aşk şiirleri SEvgi şiirleri

Aile sözleri




♥ Anne ve babalarini olduklari gibi goren ve taniyan cocuklar, en iyi yetismis cocuklardir. Iki yuzluluk ana babalarinin gorevleri degildir. » BERNARD SHAW

♥ Stresli amanlarda, pek de inandirici olmayan aile goruntusu neredeyse bir anda silinir ve hepimizin gercek kisilikleri aciga cikar. » SHIRLEY JACKSON

♥ Sene gibi, kederde havaya bulasir. Herhangi bir evin icine bir bakis, o evde sevgi yada mutsuzlugun hukum surdugunu size anlatmak icin yeterlidir. » HONORE DE BALZAC

♥ Umarimki, iyi ana baba olma ihtiyacinizdan oturu utanc duymayacaksiniz ve bunu elde etmede etkili yontemler bulmak icin yeterince mutevazi ve azimli olacaksiniz. » HENRI T. CLOSE

♥ Cocuklar, basta anne ve babalarini kosulsuz severler. Bir zaman sonra onlari yargilamaya baslarlar. Nadiren onlari affederler. » OSCAR WILDE

♥ Insanlar cocuklarini gelecekte birseyler vaadettikleri icin degil, kendilerinin oldugu icin severler. » HALIFAX

♥ Evinize gitmediginiz zamanlarda, nerede oldugunuzu merak eden birinin olmasi, cok eski bir insani gereksinimdir. » MARGARET MEAD

♥ Aile, kotuluklerin barinmadigi en muhtesem ve saglam kale gibidir. » ANDREW WILSON

♥ Butun mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin ise kendine ozgu bir mutsuzlugu vardir. » TOLSTOY

♥ Bir aileyi idare etmek, bir devleti idare etmekten hic de daha kolay degildir. » MONTAIGNE

♥ Aile toplumun ozudur. Onu tahribe yonelen hersey toplumun tahribine yonelmis demektir. » BULTER

♥ Her aile bir tarihtir. Hatta okumasini bilene gore bir destandir. » ALPOHONSE DE LAMARTINE

♥ Aile hayatin guzelligi gibi hic bir sey yoktur. » OSCAR WILDE

♥ Aile, krallarin bile giremedigi bir kaledir. » EMERSON

♥ Kucuk bir cocuk ceketine asilip aslancilik oynamak istediginde en ciddi baba bile emekleyip gurlemekten geri durmaz. » CHARLOTTE GRAY

♥ Aile, gaile olmadigi surece guzeldir. » ZEYNEP KUNTER

♥ Bir memleketin yukselmesi ev ve aile muhabbetine baglidir. » CHARLES DICKENS

♥ Her ailede meleklerde bulunur, seytanlarda vardir. » RALPH WALDO EMERSON

♥ Evliligi surduren bedeb degil ruhtur. » PUPLIUS SYRUS

♥ Evlatlarini sevmeyen babalar olabilir; ama, torununu cildirasiya sevmeyen dede olamaz. »

ATatürk Sözleri Mesajları atatürk diyorki

ATATÜRK DİYORKİ;

Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.

Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.

Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.

Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.

Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.

Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.

Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.

Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.

Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.

Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.

Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.

Mualimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.

Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.

Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.

Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.

Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir

Ata Sözleri atatürk ile ilgili yazı

Ata Sözleri




♥ Abanın kadri, yağmurda bilinir.

♥ Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.

♥ Abdalın arkadaşlığı yol görününcüye kadardır.

♥ Abdestsiz sofuya namaz dayanmaz.

♥ Aca dokuz yorgan örtmüşler,yine uyuyamamış.

♥ Acele giden ecele gider.

♥ Acele ise, şeytan karışır.

♥ Acele yürüyen yolda kalır.

♥ Acemi katır kapı önünde yük indirir.

♥ Acı acıyı bastırır,su sancıyı.

♥ Acı patlıcanı kırağı çalmaz.

♥ Acıkan doymam,susayan kanmam sanır.

♥ Acındırırsan arsız, acıktırırsan hırsız olur.

♥ Aç ayı oynamaz.

♥ Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin.

♥ Aç koynunda azık durmaz.

♥ Aç köpek fırın yıkar.

♥ Aç kurt insana saldırır.

♥ Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görür.

♥ Aç tokun halinden bilmez.

♥ Açık yaraya kurt düşmez.

♥ Açın imanı olmaz.

♥ Açın karnı doyar gözü doymaz.

♥ Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek.

♥ Adam eşeğinden, kadın döşeğinden belli olur.

♥ Adamak kolay,ödemek güçtür.

♥ Adamakla mal tükenmez.

♥ Adamın iyisi iş başında belli olur.

♥ Adı çkmış doksana, hiç inmez seksene.

♥ Ağaca balta vurmuşlar "sapı bedenimde"demiş.

♥ Ağaca çıkan keçinin doğurduğu oğlak dala bakarmış.

♥ Ağaca dayanma çürür,insana dayanma ölür.

♥ Ağacı kurt, insanı dert bitirir.

♥ Ağaç ne kadar meyve verirse ,dalı o kadar yere eğilir.

♥ Ağaç ne kadar uzarsa uzasın göğe değmez.

♥ Ağaç ne kadar yüksek olsa da yaprakları yere düşer.

♥ Ağaç yaş iken eğilir.

♥ Ağaçlı köyü su basmaz.

♥ Ağaçtan maşa, aptaldan (çingenden) paşa olmaz.

♥ Ağır kazan geç kaynar.

♥ Ağır otur, batman götür.

♥ Ağır taş batman döver.

♥ Ağız yemeyince yüz utanmaz.

♥ Ağlama ölü için, ağla deli için.

♥ Ağlamayan çocuğa meme vermezler.

♥ Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.

♥ Ağlayak da gözden mi olak?

♥ Ağlayanın malı, gülene hayır etmez.

♥ Ağrısız baş mezarda gerek.

♥ Ağustos ayında beyni kaynayanın, zemheride (Zahmarıda) kazanı kaynar.

♥ Ağzı açık ayran delisi.

♥ Ahmak misafir, ev sahibini ağırlar.

♥ Ak akçe kara gün içindir.

♥ Ak koyunun kara kuzusu da olur.

♥ Akan su yosun tutmaz.

♥ Akan su, pis tutmaz.

♥ Akçe bulsam, çıkı yok.

♥ Akıl akıldan üstündür.

♥ Akıl yaşta değil baştadır.

♥ Akılı olmayana neylesin sakal, kayışı tarladan götürür çakal.

♥ Akıllı düşünene kadar, deli oğlunu evermiş, torunu olmuş.

♥ Akıllı evladın var, neylersin mali, akılsız evladın var neylersin mali?

♥ Akılsız basın cezasını ayaklar çeker.

♥ Akılsız baştan sefil taban ne çeker.

♥ Akılsız köpeği yol kocatır.

♥ Akılsızın şaşkını beyaz giyer kış günü.

♥ Akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmez.

♥ Akranıyla konuşmayanın sesi, semadan gelir.

♥ Akşam gelen misafirin, yiyeceği bulgur sıkısı, yatacağı ahır sekisi.

♥ Akşamın hayırından sabahın şeri iyidir.

♥ Al elmaya taş atan çok olur.

♥ Al yakışırken, el bakışırken.

♥ Alacağın bir iğne, çeliğin okkasını orantıya vurursun.

♥ Alışmış kudurmuştan beterdir.

♥ Alim unutmuş, kalem unutmamış.

♥ Allah aptala eşeğini kaybettirir, sonra buldurup sevindirir.

♥ Allah şaşırttı mı, dayıya hala dedirtirmiş.

♥ Allı yelek, pullu yelek, canfes neye gerek?

♥ Alma el kızının ahını, gökten indirir şahini.

♥ Alma mazlumun ahini çıkar aheste aheste.

♥ Altın anahtar, her kapıyı açar.

♥ Altın eşik, ağaç eşiğe muhtaçtır.

♥ Altın yere düşmeyle değer kaybetmez.

♥ Altının kıymetini sarraf bilir.

♥ Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz.

♥ Anan gibi saç büyütecegine, baban gibi bıyık büyüt.

♥ Anan turp, baban şalgam, sen içinde gülbe şeker.

♥ Ananın bastığı yavru incimez.

♥ Ananın bastığı yerde yavru ölmez.

♥ Anasına bak kızını al, astarına bak bezini al.

♥ Anlayana Sivri sinek saz anlamayana davul zurna az.

♥ Aptal düğünden çocuk oyundan usanmaz.

♥ Aptalın karnı doyunca gözü yolda olur.

♥ Ar gözden, kar yüzden anlaşılır.

♥ Ar namus tertemiz.

♥ Arap eli öpmek, dudak karartmaz.

♥ Arayan belasını da devasını da bulur.

♥ Arayan bulur, iniliyen ölür.

♥ Arefe günü yalan söyleyenin, bayram günü yüzü kara çıkar.

♥ Arı bal yapacak çiçeği bilir.

♥ Arı satmış namusu tellala vermiş.

♥ Arkadaş dediğinin gölgesinde suç islenir.

♥ Arkadaşını söyleki, sana kim olduğunu söyleyim.

♥ Arkadaşlık pazara kadar değil mezara kadardır.

♥ Arkalı it kurdu boğar.

♥ Armudu sapıyla, üzümü çöpüyle, pekmezi küpüyle.

♥ Arpa ekinde buğday bekleme.

♥ Asıl azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, onunda aslı ayrandır.

♥ Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, aslı ayrandır.

♥ Aslan yattığı yerden belli olur.

♥ Aslında olan tırnağına getirir.

♥ Aş kaşık ile, iş keşik ile.

♥ Aş sabahın iş sabahın.

♥ Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

Nefret sözleri dj akman sözleri dj sözleri

Nefret sözleri



♥ Sana olan sevgim saygim var oldukca sen sevmesende unutmak istemesende inkar etsende Aci cekmeye mahkumsun!

♥ Cok özür diliyorum ellerini tuttugum icin, cok özür diliyorum gözlerine baktigim icin, cok özür diliyorum seni insan yerine koyup sevdigim icin...

♥ Hani insan aglamak ister de, gözlerinden yas akmaz! Hani insan gülmek ister, yürekten gülmez! Hani insan birini bekler, o hic gelmez! Iste o zaman ölmek ister, ECEL GELMEZ!

♥ Nefrete sevgiden daha cok güveniyorum cünkü nefretin sahtesi olmaz!

♥ Seninle sonra eren askimiza hicte üzülüp aglamiyorum. Askimiz zaten bastan yokmuski. Gec anladimsada, yillardir yalan olan sevdandan, tam tersi, kurtulduguma seviniyorum. Sana neye üzüldügümü söyleyeyimmi? YILLARDIR SENIN UGRUNA BOSA HARCADIGIM ZAMANA...

♥ Yazik oldu bütün emeklerime degermiydi senin gibi KALPSIZE...

♥ Sen beni öyle bir hale getirdinki dostarim bile bana güldü. Ama ben seni öyle bir hale getirecemki Düsmanlarin bile senin icin aglayacak..

♥ Al hadi hanceri eline vur hadi sirtima acima gülüm nasil olsa Kahpelik son moda!!!

♥ Hatirlasana o eski yillari seni ne cok sevdigimi o zamanlar istemezdin cünkü baskasini severdin simdi ne oldu yalvariyorsun diz cöküyorsun ama baska kapiya sana verecek bir askim yok. Eger cok istersen nefretim var...

♥ Duydum ki baskasini bulmussun hayirli olsun! Onu seviyorum demissin ne güzel! Beni aldattigini söylemissin ne cikar! Sen aldatildin gülüm naber?

♥ 3 kurusluk insana 5 kurusluk deger verirsen kendini 10 kurusluk hissedermis. Simdi aynaya bak ve o 3 kurusluk suratina tükür...

♥ insanlar vardir sevgiye layiktir! Insanlar vardir sevginin en yücesini versende assaliktir...!

♥ Dudaklarimdan düsüremedigim bir sigara gibisin. Üstelik öyle bir illetsin ki bir sara gibi her daim uykularimda beni nöbet nöbet yoklarsin. Öyle uslanmaz öyle utanmaz nöbetlerine alisamadim. Her aciyi tasidimda yüregimde bir sensizligi tasiyamadim. Gittigin gün o aci ile yasayamam demistin. Beden yasadida ruh topraga karisti coktan... hic yüzün gülmesin..NEFRETIMSIN!!!

♥ Allah sana öyle bir ceza versinki benim seni sevdigim gibi sende bir baskasini sev ve o bir baskasi seni sevdigim kadar nefret etsin..

♥ Düsman kelimesinin anlamini.. arkadas sifatiyla tasiyanlardan ögrendim...

♥ Beni aradigin gün gözlerin yasla dolsun bensiz gecen günlerin haram olsun. Demistinki seni cok ama cooook seviyorum. Eger bu sözün yalansa aska lanet olsun!

♥ Laf sokmaya kalkma kapak olursun, ugrasma etiket olursun, yavsama köpek olursun insan ol belki yanimda yer bulursun!

♥ Aya baktim seni gördüm....sana baktim ayi gördüm J)))

♥ Kimseye oldugundan fazla güvenme beyaz gülün bile gölgesi SIYAHTIR!!!

♥ Ben ki senin icin dünyalari yakacaktim. Sen tutup beni yaktin NEFRETIMSIN!!

♥ Senden nefret ediyorum, beni ve benimle ilgili hersiyi gecmisi anilari bir kalemde silebilirsin. Uzak dur benden

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Yardımcı içeceklerinizde mükemmel sıcaklığı koruyan icat Tıkla

Tasarımcısı Dmitriy Shcherbakov olan bu icat ile Ev veya ofiste devamlı masada çalışan ne sıklıkla kahve veya çay içen biri iseniz ve sıcak içeçeklerinizi hep sıcak soğukiçeçeklerinizide hep soğuk olarak içmek istiyorsanız tam size göre bir cihaz geliştirmiş.. cihazın LED ışığı kırmızı modunda sıcak soğuk modunda iken mavi olur. Rus tasarımcı tarafından taşınabilir aygıt sadece 133 × 112x240 mm boyutunda ve (alan 20 W) elektrik enerjisi ile çalışmakta

FOTOSENTEZ NEDİR? bilmiyorsan tıkla ödev indir

FOTOSENTEZ NEDİR?
Fotosentez en basit anlatımıyla bitkilerin nefes alıp vermesi, yada bitkilerin karbondioksiti emip yerine oksijen üretmesidir. Fotosentez işlemi bitkilerde bulunan kloroplast adlı hücrede gerçekleşir.Bu hücreyi incelemek gerekir ise:



- Kloroplast: Bitki hücresiyle hayvan hücresi genel olarak aynı özellikleri taşımaktadır. Bu iki canlı türünün hücreleri arasındaki en önemli fark, bitki hücresinde artı olarak, içinde fotosentezin gerçekleştiği yeşil bir deponun (plastid) yani kloroplastın bulunmasıdır. Seyyar bir enerji santrali gibi güneş ışığını emen klorofilleri saklayan bu organizmalar bütün sistemin kalbidir. Kloroplastlar, iç içe geçmiş balonlara benzeyen yapılarıyla, doğanın yeşil rengini verirler.
Bitki hücresinde, fotosentez işlemi kloroplastlarda meydana gelir. Kloroplast 2-10 mikrometre kalınlığında (mikrometre metrenin milyonda biridir), 0,003 milimetre (milimetrenin binde üçü) çapında mercimek şeklinde küçük disklerden oluşmuştur. Bir hücrede 40'a yakın kloroplast vardır. Bu ilginç birimler bu kadar küçük olmalarına rağmen bulundukları ortamdan iki zarla ayrılmışlardır. Bu zarların kalınlığı ise akıl almayacak kadar incedir: 60 angström, yani 0,000006 milimetre. (milimetrenin yaklaşık yüzbinde biri)
Kloroplastın içinde "tilakoid" adı verilen yassılaşmış çuval şeklinde yapılar vardır. Bunlar fotosentezin kimyevi birimleri olan klorofilleri muhafaza eder ve daha ince zarlarla korunurlar. Bu tilakoidler, "grana" adı verilen 0,0003 milimetre büyüklüğünde ve madeni para şeklinde üst üste yığılmış diskler olarak dizilmişlerdir. Bir kloroplast içinde bu granalardan 40-60 adet bulunur. Bütün bu karmaşık yapılar, protein ve yağların belirli bir amaç için biraraya gelmeleriyle oluşur. Bunlar da belirli oranlarda bulunurlar. Örneğin tilakoid zarı %50 protein, %38 yağ ve %12 pigmentten oluşmuştur.
- Tilakoid: Kloroplastın içindeki ikinci aşama tilakoid adı verilen torbalardır. Bunlar çuvala benzeyen ve içinde klorofil molekülünü saklayan zarlardır. Bu torbaların içinde güneş ışığını emen yeşil pigment olan klorofil bulunur.
- Grana: Tilakoidler biraraya gelerek granaları oluştururlar.
- Klorofil: Kloroplastın içinde bulunan ve güneş ışığını emen yeşil pigmenttir. Klorofil olmasaydı, ne oksijen, ne besin, ne de doğanın rengi olurdu.
- Stroma lamella: Kloroplast içinde granaları bağlayan boru şeklindeki zar.
- Stroma: Kloroplastın içindeki jele benzeyen sıvı.





3.1. FOTOSENTEZ VE IŞIK
Kloroplastların fotosentezi gerçekleştirebilmesi için güneş ışığına ihtiyaçları vardır.
Atmosfer, gerek fonksiyonları gerekse kimyasal bileşimiyle yaşam için zorunlu, mükemmel bir örtüdür. Güneş, çok farklı dalga boylarında ışığı yayar. Ancak bu dalga boylarından sadece çok dar bir aralık yaşam için gerekli olan ışığı içerir. Ve bu noktada önemli bir mucize görülür; atmosfer öyle bir yapıya sahiptir ki, sadece yaşam için gerekli olan aralıktaki ışığın geçmesine izin verirken, yaşam için zararlı olan X ışınlarını, gama ışınlarını ve diğer zararlı tüm ışınları emer ya da geri yansıtır. Yaşam için son derece önemli olan bu seçilimden sorumlu olan atmosfer tabakası ise, kimyasal formülü O3 olan "ozon tabakası"dır. Ozon tabakasının evrendeki diğer 1025 adet farklı dalga boyuna sahip ışın cinsi arasından, yalnızca yaşam için gerekli 4500 - 7500 A0 aralığındaki görünür ışığı geçirmesi bizim için özel tasarlanmış bir mucize olduğunun göstergesidir. Eğer atmosfer bu aralıkta bulunan ışığı geçirmeseydi veya bu ışıkla birlikte farklı dalga boylarındaki ışıkları da geçirseydi, yeryüzünde canlılık kesinlikle oluşamazdı. Bu, canlılığın oluşması için gereken yüzbinlerce koşuldan sadece bir tanesidir ve bu koşulların tamamının eksiksiz olarak oluşması, canlılığın tesadüfen meydana gelmesinin kesinlikle imkansız olduğunu gösterir.
Farklı dalga boyundaki ışıklar farklı renkler demektir. Gördüğümüz bütün renkler belirli bir dalga boyuna ve frekansa sahiptir. Örneğin kırmızının dalga boyu mordan uzundur. Bizim renkleri görebilmemizin sebebi ise gözlerimizin bu hassas dalga boylarını algılayacak ve beynimizin de bunları yorumlayacak şekilde yaratılmasından kaynaklanır.
Işığın dalga boyu "nanometre" adı verilen bir birimle tanımlanır. Bir nanometre ise metrenin milyarda birine eşittir. Örneğin kırmızının dalga boyu 770, koyu morun ise 390 nanometredir. Ancak bu o kadar küçük bir birimdir ki, insanın gözünde canlandırabilmesi kesinlikle imkansızdır. Bu ışıkların bir de frekansları vardır. Bu frekans "hertz" veya saniyedeki devir sayısıyla ölçülür. Bir devir ise dalganın en üst ve en alt noktası arasındaki mesafedir. Işık saniyede 300.000 km yol alır. Eğer dalga boyu daha küçük ise fotonlar aynı sürede daha fazla mesafe kat etmek zorunda kalırlar.
Buraya kadar anlatılan özelliklerden anlaşılacağı gibi bitkinin kullandığı ışık çok özel bir yapıya sahiptir. Bu ışık, hem atmosferde hassas bir elekten geçirilerek süzülür, hem bizim algılayamayacağımız kadar küçük bir mesafe aralığında hareket eder, hem de bilinen en büyük hıza sahiptir. Ayrıca hem dalga olarak hem de foton denilen tanecikler şeklinde hareket ettiği için maddeleri oluşturan atomlara çarparak kimyasal reaksiyonlara sebep olma özelliğine de sahiptir. (Yani ışık hızına çıkılmış oluyor.)
Bu kadar kompleks bir yapıya sahip olan ışık büyük mesafeler katedip bitkiye ulaştığında, özel bir anten sistemi tarafından algılanır. Bitkide bulunan bu anten sistemi o kadar hassas bir yapıya sahiptir ki, sadece bu çok küçük bir dalga aralığında bulunan ışığı yakalayacak ve bu ışığı işleyecek sistemleri başlatacak şekilde yaratılmıştır. Eğer ışık herhangi başka bir değere, hıza veya frekansa sahip olsaydı, pigment (bitkinin anteni) bu ışığı göremeyecek ve işlem daha başlamadan sona erecekti. Pigment ve ışık arasındaki uyum, çok sık karşılaştığımız özel yaratılış örneklerindendir. Örneğin kulak ve ses dalgası, göz ve ışık, besinler ve sindirim sistemi gibi sayısız uyumlu yaratılış örneği mevcuttur. Ne ışık kendi dalga boyunu ayarlar ne de pigment algılayabileceği ışık boyunu seçme şansına sahiptir. Açıktır ki, ikisi de bu sistem için özel olarak yaratılmışlardır.







3.2. RENKLİ BİR DÜNYADA YAŞAMAMIZI SAĞLAYAN MUCİZE!

Işığı emen bütün maddelere pigment adı verilir. Pigmentlerin renkleri, yansıtılan ışığın dalga boyundan, başka bir deyişle madde tarafından emilmeyen ışıktan kaynaklanır. Bütün fotosentetik hücrelerde bulunan ve bir tür pigment olan klorofil, yeşil dışında, görünen ışığın bütün dalga boylarını emer.


Fotosentez işleminde görev alan anten, yüzlerce klorofil ve karotenoid molekülünden ve reaksiyon merkezi olan klorofil a molekülünden oluşur.
Yaprakların yeşil olmasının sebebi yansıtılan bu ışıktır. Siyah pigmentler kendilerine çarpan ışığın bütün dalga boylarını emerler. Beyaz pigmentler ise kendilerine çarpan ışığın neredeyse bütün dalga boylarını yansıtırlar.
(Sanırım ufolarda da diğer tüm ışıkları yansıtan bir metal ve renk kullanılıyor. Bu renk yeşil yada beyaz olabilir. Ufo sadece gerekli olan ışığı emiyor ve gerisini yansıtıyor. )
Örneğin bitkilerdeki klorofil ismi verilen pigmentler hem yeşil rengin oluşmasını sağlayan, hem de fotosentezin gerçekleştiği yerlerdir. Pigment, karbon, hidrojen, magnezyum, nitrojen gibi atomların biraraya gelerek oluşturdukları moleküllerin gerçekleştirdikleri bir yapıdır. İşte bu tür bir pigment olan klorofil hayatın devamında çok önemli bir role sahip olan fotosentezi, hiç durmaksızın gerçekleştirir. Klorofil pigmentinin boyutlarını düşündüğümüzde konunun ne kadar ince ve hassas hesaplar üzerine kurulu olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
250-400 kadar klorofil molekülü gruplar şeklinde organize olarak, "fotosistem" adı verilen ve çok hayati işlemler gerçekleştiren bir yapı oluştururlar. Bir fotosistem içindeki bütün klorofil molekülleri, ışığı emme özelliğine sahiptirler; ama her fotosistemde sadece bir klorofil molekülü gerçekten ışıktan elde edilen kimyasal enerjiyi kullanır. Enerjiyi kullanan molekül, fotosistemin ortasına yerleşerek, sistemin reaksiyon merkezini tespit eder. Diğer klorofil molekülleri "anten pigmentler" olarak adlandırılırlar. Klorofil a olarak adlandırılan reaksiyon merkezinin çevresinde anten benzeri bir ağ oluşturarak reaksiyon merkezi (yani klorofil a) için ışık toplarlar. Reaksiyon merkezi 250'den fazla anten molekülünün birinden enerji aldığında, elektronlarından biri daha yüksek bir enerji seviyesine çıkarak bir alıcı moleküle transfer olur. Yani klorofil a'ya ait olan bir elektron, etrafta dizilmiş bulunan diğer klorofil moleküllerine geçer. Bu sayede zincirleme bir reaksiyon ve elektron akışı dolayısıyla fotosentez de başlamış olur. Bu yüzden pigment dediğimiz organlar fotosentez işlevi içinde hayati bir rol oynamaktadırlar. Bu çok özel yapılı moleküller aynı zamanda çevremizdeki yeşil bitki dünyasını oluşturmaktadırlar.

Not: İleride tarif edilen ufolarda reaktör merkezi olarak üst üste dizilmiş madeni para şeklindeki turuncu plakaların burada tarif edilen granaların olduğunu düşünmekteyim.

3.3. IŞIĞIN SÜRESİ VE ŞİDDETİ
Fotosentez, ışığın şiddeti ve süresine bağlı olarak değişir. Ayrıca, ışığın doğrudan ya da dağılmış olarak gelmesi de fotosentez açısından önemlidir. Doğrudan veya direkt ışık ile bulut, sis ve diğer cisimlere çarparak yayılan ışık arasında önemli farklar bulunur. Doğrudan gelen ışınlar toplam ışığın %35'ini, yayılan ışık ise %50-60'ını oluşturur. Yayılan ışığın fizyolojik kalitesi daha yüksek olduğu için bitkilerin ihtiyacı olan ışık açığı karşılanmış olur.
Bitkilerin fotosentez yapabilmeleri ve hayatlarını sürdürebilmeleri için ısıya ihtiyaçları vardır. Belirli bir sıcaklıkta tomurcuklarını patlatarak çiçek açan, yapraklanan bitkiler, ısı belli bir sıcaklığın altına düştüğünde yaşamsal faaliyetlerini sona erdirirler. Örneğin, genelde ısı 10 derecenin üzerinde olduğunda orman ağaçları büyüme devresine girerler. Tarımda ise bu sınır 5 derecedir. Isı arttıkça kimyasal işlemler de iki ya da üç misli artar. Ancak ısı, 38-45 dereceyi aştığında, bitkinin büyümesi türüne göre yavaşlar, hatta durur.
3.4. FOTOSENTEZİN AŞAMALARI
Bilim adamları kloroplastların içinde gerçekleşen fotosentez olayını uzun bir kimyasal reaksiyon zinciri olarak tanımlamaktadırlar. Ancak, önceki sayfalarda da belirtildiği gibi, bu reaksiyonun olağanüstü hızlı gerçekleşmesi nedeniyle, bazı aşamaların neler olduğunu tespit edememektedirler. Anlaşılabilen en açık nokta, fotosentezin iki aşamada meydana geldiğidir. Bu aşamalar "aydınlık evre" ve "karanlık evre" olarak adlandırılır. Sadece ışık olduğu zaman meydana gelen aydınlık evrede fotosentez yapan pigmentler güneş ışığını emerler ve sudaki hidrojeni kullanarak kimyasal enerjiye dönüştürürler. Açıkta kalan oksijeni de havaya geri verirler. Işığa ihtiyaç duymayan karanlık evrede, elde edilen kimyasal enerji şeker gibi organik maddelerin üretilmesi için kullanılır.
3.4.1. AYDINLIK EVRE
Fotosentezin ilk aşaması olan aydınlık evrede, yakıt olarak kullanılacak olan NADPH ve ATP ürünleri elde edilir.
Fotosentezin ilk aşamasında görev yapan ve ışığı tutmakla görevli olan anten grupları büyük bir öneme sahiptirler. Daha önce de gördüğümüz gibi, kloroplastın bu görev için tasarlanmış bir parçası olan bu antenler, klorofil gibi pigmentlerden, protein ve yağdan oluşur ve "fotosistem" adını alır. Kloroplastın içinde iki adet fotosistem vardır. Bunlar 680 nanometre ve altında dalga boyundaki ışıkla uyarılan Fotosistem II ve 700 nanometre ve üstünde dalga boyuyla uyarılan Fotosistem I'dir. Fotosistemlerin içinde ışığın belirli bir dalga boyunu yakalayan klorofil molekülleri de P680 ve P700 olarak adlandırılmışlardır.
Işığın etkisiyle başlayan reaksiyonlar bu fotosistemlerin içinde gerçekleşir. İki fotosistem, yakaladıkları ışık enerjisiyle farklı işlemler yapmalarına rağmen, iki sistemin işlemi tek bir reaksiyon zincirinin farklı halkalarını oluşturur ve birbirlerini tamamlarlar. Fotosistem II tarafından yakalanan enerji, su moleküllerini parçalayarak, hidrojen ve oksijenin serbest kalmasını sağlar. Fotosistem I ise NADP'nin hidrojenle indirgenmesini sağlar.
Bu üç aşamalı zincirde ilk olarak suyun elektronları Fotosistem II'ye, daha sonra Fotosistem II'den Fotosistem I'e son olarak da NADP'ye taşınır. Bu zincirin ilk aşaması çok önemlidir. Bu süreçte tek bir fotonun (ışık parçası) bitkiye çarptığı anda meydana gelen olaylar zincirini inceleyelim. Söz konusu foton bitkiye çarptığı anda, kimyasal bir reaksiyon başlatır. Fotositem II'nin reaksiyon merkezinde bulunan klorofil pigmentine ulaşır ve bu molekülün elektronlarından birini uyararak daha yüksek bir enerji seviyesine çıkartır. Elektronlar, atom çekirdeğinin etrafında belirli bir yörüngede dönen ve çok az miktarda elektrik yükü taşıyan son derece küçük parçacıklardır. Işık enerjisi, klorofil ve diğer ışık yakalayan pigmentlerdeki elektronları iterek yörüngelerinden çıkartır. Bu başlangıç reaksiyonu fotosentezin geri kalan aşamalarını devreye sokar; elektronlar bu sırada saniyenin milyonda biri kadar bir zamanda yankılanma veya sallamadan kaynaklanan bir enerji verirler. İşte ortaya çıkan bu enerji, bir sıra halinde dizili bulunan pigment moleküllerinin birinden diğerine doğru akar.
Bu aşamada, bir elektronunu kaybeden klorofil, pozitif elektrik yüklü hale gelir, elektronu kabul eden alıcı molekül ise negatif yük taşımaktadır. Elektronlar, elektron transfer zinciri adı verilen ve taşıyıcı moleküllerden oluşan bir zincire geçmiş olur. Elektronlar bir taşıyıcı molekülden diğerine, aşağı doğru ilerlerler. Her elektron taşıyıcısı bir öncekinden daha düşük bir enerji seviyesine sahiptir, sonuç olarak elektronlar zincir boyunca bir molekülden diğerine akarken kademeli olarak enerjilerini serbest bırakırlar.
Sistemin çalışabilmesi için suyun, tilakoidlerin iç tarafındaki alanda parçalanması gerekmektedir. Bu sayede elektronlarını zar boyunca ileterek stromaya ulaştıracak ve orada NADP+'ye (nikotinamid adenin dinükleotid fosfat fotosentez sırasında, Fotosistem I için elektron alan yüksek enerji yüklü bir molekül) indirgenecektir Ancak su kolay kolay parçalanmadığı için bu bölgede güçlü bir organizasyon ve işbirliğine ihtiyaç vardır. Bu işlem için gerekli olan enerji, yol boyunca iki noktada devreye giren güneş enerjisinden sağlanır. Bu aşamada suyun elektronları iki fotosistemden de birer "itme" hareketine maruz kalırlar. Her bir itişin ardından, elektron taşıma sisteminin bir hattından geçerler ve bir parça enerji kaybederler. Bu kaybedilen enerji fotosentezi beslemek için kullanılır.
3.4.1.1. FOTOSİSTEM I VE NADPH OLUŞUMU
Fotosistem I'e çarpan bir foton, P700 klorofilinin bir elektronunu daha yüksek bir enerji seviyesine çıkartır. Bu elektron, elektron taşıma sisteminin NADPH hattı tarafından kabul edilir. Bu enerjinin bir kısmı, stromadaki NADP+'nın NADPH'ye indirgenmesi için kullanılır. Bu işlemde NADP+ iki elektron kabul ederek sistemden çıkar ve stromadan bir hidrojen iyonu alır.
3.4.1.2. FOTOSİSTEM 2 – FOTOSİSTEM 1
Elektronun yörüngesinden çıkması, elektron alıcısına ulaşması ve bunu takip eden birçok işlem, fotosentez için gerekli olan enerjiyi sağlar. Fakat bu işlemin bir defa gerçekleşmesi tek başına yeterli değildir. Fotosentezin devamı için bu işlemin, her an, tekrar tekrar gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durumda ortaya büyük bir sorun çıkmaktadır. İlk elektron yörüngesinden çıktığı zaman, onun yeri boş kalmıştır. Buraya yeni bir elektron yerleştirilmeli, sonra gelen foton bu elektrona çarpmalı, yerinden fırlayan elektron alıcı tarafından yakalanmalıdır. Her defasında da fotonu karşılayacak bir elektrona ihtiyaç vardır.
Bu aşamada P700'ün kaybettiği elektronun yerine yenisi konur ve stromada bulunan hidrojen iyonu (H+) tilakoidin içine taşınır. Bir foton Fotosistem II'de P680'in bir elektronuna çarparak enerji seviyesini arttırır. Bu elektron diğer elektron taşıma sistemine geçer ve Fotosistem I'de P700'e kadar ulaşarak kaybedilen elektronun yerini alır. Elektron bu taşıma zinciri boyunca hareket ederken, fotondan aldığı enerji, hidrojen iyonunun stromadan, tilakoidin içine taşınması için kullanılır. Bu hidrojen daha sonra ATP üretiminde kullanılacaktır. Bütün canlıların hayatta kalmak için kullandıkları yakıt olan ATP, ADP'ye (adenozin difosfat – canlılarda bulunan bir kimyasal) bir fosfor atomu eklenmesiyle elde edilir. Sonuçta elektron, elektron transferini gerçekleştiren taşıyıcı moleküller, Fotosistem II'nin elektronlarını Fotosistem I'e ulaştırarak, P700'ün elektron ihtiyacını karşılar ve sistem mükemmel bir şekilde işlemeye devam eder.

3.4.1.3. SU-FOTOSİSTEM 2
Ancak bu karmaşık tablo burada bitmez. Elektronlarını P700'e veren P680 bu aşamada elektronsuz kalmıştır. Ancak onun ihtiyacı olan elektronun karşılanması için de ayrı bir sistem kurulmuştur. P680'in elektronları, köklerden yapraklara taşınan suyun, hidrojen, oksijen iyonları ve elektronlar şeklinde parçalanmasıyla elde edilecektir. Sudan gelen elektronlar Fotosistem II'ye akarak P680'nin eksik elektronlarını tamamlarlar. Hidrojen iyonlarının bazıları, elektron taşıma zincirinin sonunda NADPH üretmek için kullanılır, oksijen ise serbest kalarak atmosfere geri döner. Bu kompleks ve üstün tasarım sayesinde kloroplast ve hücrelerin zararlı miktardaki ısı artışından korunması sağlanmış, ayrıca bitkinin NADPH ve ATP gibi asıl ürünleri oluşturması için gerekli olan vakit kazanılmış olmaktadır. Fotosentezin ilk aşaması olan aydınlık evre, bu kadar üstün sistemlerle çalışmasına rağmen aslında bir hazırlık aşamasıdır. Bu aşamada üretilen yakıt niteliğindeki maddeler asıl işlemlerin gerçekleştiği karanlık evrede kullanılacak, böylece bu tasarım harikası sistem tamamlanacaktır.

3.4.2. KARANLIK EVRE
Aydınlık evre sonucunda ortaya çıkan enerji yüklü ATP ve NADPH molekülleri, karanlık evrede kullanılan karbondioksiti, şeker ve nişasta gibi besin maddelerine dönüştürürler.
Karanlık evre dairesel bir reaksiyondur. Bu devre, sürecin devam edebilmesi için reaksiyonun sonunda yeniden üretilmesi gereken bir molekülle başlar. Kelvin devri de denilen bu reaksiyonda NADPH'yle bitişik olan elektronlar ve hidrojen iyonları ve ATP'yle bitişik olan fosfor kullanılarak glikoz üretilir. Bu işlemler kloroplastın "stroma" diye adlandırılan sıvı bölgelerinde gerçekleşir ve her aşama farklı bir enzim tarafından kontrol edilir. Karanlık evre reaksiyonu gözenekler yoluyla yaprağın içine girerek stromada dağılan karbondiokside ihtiyaç duyar. Bu karbondioksit molekülleri stromada, 5-RuBP adı verilen şeker moleküllerine bağlandıklarında dengesiz 6-karbon molekülü oluştururlar ve böylece karanlık evre başlamış olur. Kelvin dairesel reaksiyonunu inceleyelim:

Karbondioksitin stromaya girmesiyle Kelvin devri başlar. (1) Karbon molekülleri, 5-RuBP adı verilen şeker moleküllerine bağlandıklarında dengesiz 6-karbon molekülü oluştururlar. (2) Bu 6-karbon molekülü hemen ayrılır ve ortaya iki tane 3-fosfogliserat (3PG) molekülü çıkar. (3) Her iki moleküle de ATP tarafından fosfat eklenir ve bu işleme fosforilasyon denir. Fosforilasyon sonucunda iki bifosfogliserat (BPG) molekülü oluşur. (4) Bunlar NADPH tarafından parçalanır ve ortaya iki gliseral-3-fosfat (G3P) molekülü çıkar. (5) Bu son ürünün bir kısmı kloroplastı terk ederek sitoplazmaya gider ve glikoz üretimine katılır. (7-8) Diğer kısmı ise Kelvin devrine devam eder ve tekrar fosforilasyona uğrar. Böylece devrin en başındaki 5-RuBP molekülüne dönüşür.

Bu 6-karbon molekülü hemen ayrılır ve ortaya iki tane 3-fosfogliserat (3PG)molekülü çıkar. Her iki moleküle de ATP tarafından fosfat eklenir ve bu işleme fosforilasyon denir. (bkz. yukarıdaki şekil, 2. aşama) Fosforilasyon sonucunda iki bifosfogliserat (BPG) molekülü oluşur. Bunlar NADPH tarafından parçalanır ve ortaya iki gliseral-3-fosfat (G3P) molekülü çıkar. (bkz. yukarıdaki şekil, 3-4. aşamalar) Bu son ürün artık kavşak noktasındadır ve bir kısmı sitoplazmaya giderek glikoz üretimine katılmak için kloroplastı terk eder. (bkz. yukarıdaki şekil, 5. aşama) Diğer kısmı ise Kelvin devrine devam eder ve tekrar fosforilasyona uğrar. Böylece devrin en başındaki 5-RuBP molekülüne dönüşür. (bkz. yukarıdaki şekil, 7-8. aşamalar) Bir glikoz molekülü oluşturmak için gerekli olan G3P molekülünün üretilebilmesi için bu devrin 6 kez tekrarlanması gerekir.
Fotosentezin her aşamasında olduğu gibi bu aşamasında da enzimler önemli görevler üstlenmişlerdir. Bu enzimlerin ne kadar hayati öneme sahip olduklarını anlamak için bir örnek verelim. Fotosentezin özellikle bu aşamasında etkili olan karboksidismütaz (ribuloz 1,5 difostaz karboksilaz) adlı enzim 0,00000001 milimetre (milimetrenin yüzmilyonda biri) büyüklüğünde olmasına rağmen asitleri ayrıştırır, oksitleme işlerini katalize eder.
Bu ne işe yarar? Eğer karbonhidratlar (trioz-heksoz moleküller) hücre içinde belirli bir oranda ve belirli bir yapıda depolanmazlarsa, hücre içi basıncı artırır ve en sonunda hücrenin parçalanmasına yol açarlar. Bu yüzden bu depolama, sıvılardan kaynaklanan iç basıncı etkilemeyen nişasta makromolekülleri şeklinde gerçekleşir. Bu ise enzimlerin 24 saat boyunca yaptıkları sıradan işlerden biridir.
Daha önce de belirtildiği gibi geriye kalan 5 RuBP molekülü ise sistemi yeniden başlatmak için gerekli olan madde ihtiyacını karşılayarak, kesintisiz bir reaksiyon zincirinin kurulmasını sağlamış olur. Karbondioksit, ATP ve NADPH mevcut olduğu sürece bu reaksiyon bütün kloroplastlarda devamlı olarak tekrarlanır. Bu reaksiyon sırasında üretilen binlerce glikoz molekülü bitki tarafından oksijenli solunum ve yapısal malzeme olarak kullanılır ya da depolanır.

3.4.3. ATP (ADENOZİN-TRİFOSFAT NEDİR?
Hücre içinde bulunan çok işlevli bir nükleotittir. İngilizce Adenosine Triphosphate'dan ATP olarak kısaltılır, en önemli işlevi hücre içi biyokimyasal reaksiyonlar için gereken kimyasal enerjiyi taşımaktır. Fotosentez ve hücre solunumu (respirasyonu) sırasında oluşur. ATP, bunun yanısıra RNA sentezinde gereken dört monomerden biridir. Ayrıca ATP, hücre içi sinyal iletiminde protein kinaz reaksiyonu için gereken fosfatın kaynağıdır.

Not: ATP ile yaşayan bir organizma olduğunu düşündüğüm ufonun (İngilizce de critter deniyor) heryerinde, makinenin çalışmasını sağlayan sinyallerin aktarıldığını düşünmekteyim.

Kimyasal Özellikleri
ATP, adenozin ve üç fosfat grubundan oluşur. Adenozinden itibaren sayınca ikinci ve üçüncü fosfat grupları arasındaki bağın enerjisi çok yüksektir. Bu bağın kırılmasıyla ATP, ADP'ye dönüştüğü zaman meydan gelen enerji değişimi, hücre içinde -12 kCal/mol, labortuvar şartlarında ise -7,3 kcal/mol'dür. Açığa çıkan bu büyük enerji miktarı, biyokimyasal reaksiyonlarda ATP'nin bir kimyasal enerji deposu olarak kullanılmasına yarar.




3.4.4. FOSFOR NEDİR? NERELERDE KULLANILIR?
Fotosentez işlemi sırasında da ATP’de kullanılan fosfat, yapay gübre ve bazı ilaçların yapımında kullanılan fosforik asidin tuzu veya esterine deniyor.Atom numarası 15, atom ağırlığı 30.97 olan fosfor, periyodik tablonun 5. grubunda bulunmaktadır. Oksijene olan afinitesinin çok yüksek olması nedeniyle litofil bir elementtir. Ayrıca C, H, N, O gibi canlı bünyelerin önemli bir yapı elementi olması nedeniyle de biyolojik önemi vardır. Bu nedenlerle tabiatta asla serbest halde bulunmaz; fosforik asidin tuzu ve esterleri alinde bulunur. Çabuk alev alan, karanlıkta parlayan basit cisimdir. Yunanca «phos», ışık ve «phoros», taşıyan sözcüklerinden. Beyaz fosfor, çok şiddetli bir zehirdir; balmumu gibi yumuşak olan bu madde suda erimez ve açıkhavada öylesine çabuk alev alır ki, su içinde saklamak zorunluluğu vardır. Kırmızı fosfor, beyaz fosforun ısıtılmasıyla elde edilir. Daha az tehlikeli olduğundan kibrit ve havai fişek yapımında kullanılır. Canlı organizmaların işlemesinde önemli bir rol oynayan fosfor, özellikle kemiklerde, sinir dokusunda ve beyinde bulunur. Fosforun eczacılık, metalürji, tıp ve nükleer fizik alanlarında kullanımı daha sonra başladı.
Fosforışı (Fosforesans)
Beyaz fosfor havada bırakılacak olursa, hafif bir mavi ışık çıkartır. Bu olay, oksijenden hemen etkilenen fosforun, ışık çıkartarak ağır ağır yanmasından ileri gelir: fosforışı denilen işte budur. Bu terim, yaygınlaştırılarak, zayıf bir ışık çıkartan bütün cisimler (hattâ suyosunları, deniz anaları ve ateşböcekleri) için kullanılmıştır.
Günümüzde floresan lambaların içinde kullanılan fosfor, gaz sayesinde olur.içinde bulunan civa gazının Flamanlarca ısıtılarak buharlaştırılması sonucu oluşan gözle görülmez ışımanın camın iç yüzeyine kaplanmış olan floresan adı verilen madde sayesinde parlak, gözle görülebilir bir ışık üretiyor.
Floresan lambalarda, elektrik düğmesine basıldığında, trans-formerden geçen elektrik, tüpün bir ucundaki elektrottan diğerine bir ark oluşturur. Bu arkın enerjisi tüpün içindeki cıvayı bu-harlaştırır. Bu buhar elektrik yüklenerek gözle görülmeyen ült-raviyole ışınları saçmaya başlar. Bu ışınlar da tüpün iç yüzeyine kaplanmış olan fosfor tozlarına çarparak görülen parlak ışığı oluşturur.18 Watt'lık bir floresan lamba, 75 Watt'lık bir ampul kadar ışık verebilir. Yani floresanlar daha az enerji harcayıp, daha çok ışık verirler, yaklaşık yüzde 75 enerji tasarrufu sağlarlar. Işık tek bir noktadan değil de tüpün her tarafından geldiği için daha fazla dağılır. Mavimsi ışıkları daha yumuşaktır ve gözleri yormaz. İleride fosforun ve floresan lambanın ufolarla ne gibi bir ilgisi olduğu üzerinde teoriler yapacağız
Cüneyt AKTAN
cu_aktan@hotmail.com

Elektrik motoru yapımı haberler tv izle dj olmak

Elektrikli cihazlara merakınız var ama onların nasıl işlediğini anlamakta güçlük mü çekiyorsunuz? Evlerimizdeki elektrikli cihazların yüzde sekseni, bir çeşit elektrikli motor aksamına sahiptir. Hatta standart bir bilgisayarda bile 6 kadar elektrik motoru bulunmakta. Anlaşılan elektrikli cihazları çalışma prensiplerini anlamanın yolu, elektrik motorlarını anlamaktan geçiyor. Bu mantıktan yola çıkarak, basit bir elektrik motoru yapmanın faydalı olabileceğine inanıyorum. Herkesin evinde bulabileceği malzemelerle oluşturulabilecek basit bir motor için -teferruatları atarsak- ana malzemeler şöyle:
Bobin teli (bu üzeri iletken olmayan boya ile kaplı basit bir bakır teldir aslında, benzerleri aynı zamanda süslemede kullanıldığı için kırtasiyelerde bile var artık)
Mıknatıs (ki evinizde en azından yere düşen iğneleri toplamak için bir tane bulunduruyorsunuzdur)
Herhangi bir pil (pil bulmakta sıkıntınız yoktur sanırım, cep telefonunuz ya da uzaktan kumandanız yok mu?)
İlkin, bobin telini pilin silindirik çevresini dolanarak 10-15 kere sarın. Sarımı bozmadan sıyırıp çıkartın.



Telin bir her iki ucunu, sarımı sabitleyecek ve birbirlerine oluşan çemberin en uzak iki noktasında duracak şekilde tespit edin.



Sarımın şekli, çemberi andıracak şekilde olduğu gibi dikdörtgen şeklinde de olabilir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken şey, sarımın dışına çıkan uçlardaki bobin teli kaplamasını ortadan kaldırmaktır. Bunun için bir çakmak ile telin bu noktaları ateşe tutulur. Böylece boya yanarak ortadan kaybolur ve telin iletken kısmı ortaya çıkar (iyice boyadan kurtulduğunuza emin olmak için zımpara ya da bulaşık teli ile kazıma yapılabilir). Mıknatısı, çelik gövdeli pilin gövdesine tutturmakta zorlanmayacaksınız zira kendi kendine yapışacaktır zaten. Eğer sabitlenmiyorsa resimdeki gibi lastik bir banttan ya da selo teypten faydalanabilirsiniz. Aynı şekilde sarımın ekseni etrafında döneceği ve pilden elektrik alacağı yuvaları, çengelli iğnenin gözlerin istifade ederek hazırlamalısınız. Çengelli iğnelerin kilit kısımlarını, pilin kutuplarına temes edecek şekilde bantla sabitleyin.



Şimdi yapmanız gereken tek şey, sarımın uçlarını düzgün bir şekilde iğnelerin gözlerinden geçirmek. Geçirdikten sonra sarımın dönmeye başladığını göreceksiniz!

Akım pilin bir kutbundan çıkıp, o kutba bağlı çengelli iğneden ve daha sonra sarımın bir ucundan geçer. Sarımın içinde dolaşır (eğer kaplamasız bir tel kullanılsaydı; sarım yekpare bir tel gibi hareket edip, akımı dolaştırmadan diğer kutba iletecek ve pilin aşırı ısınmasına sebep olacaktı. Hareket oluşmayacaktı). Bu esnada sarımın etrafında bir manyetik alan oluşturur ve pilin diğer kutbuna gider. Sarımın yakınlarında bulunan doğal mıknatıs, her zaman kendinden sabit iki kutba sahiptir. Bilindiği üzere sarımda oluşan manyetik alanın kutbu, doğal mıknatısınki ile aynı olduğunda birbirlerini itecek ve farklı olduğunda birbirlerini çekecektirler. Bu sarımın sürekli hareket ederek manyetik kutbunun konumunu değiştirmesiyle motor çalışmış olur. İşte bu dönmenin sağladığı dairesel kuvvet, farklı aracı mekanizmalarla, çeşitli cihazlara hayat vermektedir.

5 Mayıs 2009 Salı

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ Cenâb-ı Allah'ın güzel isimleri 99 isimleri KURANİ KERİM

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ
Cenâb-ı Allah'ın güzel isimleri.
Yasadığımız dünya, felekler, yıldızlar, ay ve güneş birer âlemdir. Bütün bu âlemler bir ahenk içindedirler. Bu, Allah'ın Rab sıfatının bir tecellisidir. Dünyadaki düzenin kaidelerini koyup, varlıkları bir ahenk içinde yaşatma da Rab sıfatının gereğidir.
Doğmamız, büyümemiz, ölmemiz, insanlardâki yücelik, ahlâk, terbiye, kemal hep Rubûbiyet sıfatının yansımasındandır. Gözün görmesi, aklın ermesi, bütün iş ve hareketler, olma ve oluşma Rab sıfatının bir tecellisidir. Onsuz bir hareket ve düşünce yoktur.
Gerek Kur'ân-ı Kerîm'de gerek hâdis-i şeriflerde gecen birçok güzel ismi vardır. Aslında bu isimleri iki grupta ele almak mümkündür:
a) Hak Teâlâ'nın zatına mahsus bir özel isim olan "Allah" lâfz-ı şerifi Ondan başka bir varlık hakkında kullanılmamıştır. Kullanılması caiz değildir. Bu ismin tesniyesi (ikil siğası) ve çoğulu da yoktur. Bir başka dile tercüme edilemez, hiçbir kelime onun yerini tutamaz.
b) Allahu Teâlâ'nın ikinci gruba giren isimleri, sıfatlarından alınan isimlerdir. Ayet ve hadislerde Cenâb-ı Hakk'ın pekçok güzel isminden bahsedilir. Bunlardan her biri O'nun sıfatları ile ilgili ve onlardan alınan isimlerdir. Rahman, Rahîm, Âlîm, Hâlik vs. gibi. Bu isimler bir başka dile tercüme edilebilir. Meselâ, Hâlik ismi, yaratan veya yaratıcı olarak söylenebilir. Müminin Allah hakkındaki inancı, O'nun zâtının mukâddes olduğu, diğer zat ve eşyâyâ benzemediği, yüce sıfatlarla sıfatlandığıdır. Allah kendisini Esmâü'l-Hüsnâ en güzel isimler ile isimlendirmiştir (el-A 'râf, 7/180; el-İsrâ, 17/1 10; Tâhâ, 20/7; el-Haşr, 59/24). Doksan dokuz adet olan bu isimlerin basında "Allah gelir. Diğer isimlerin hiçbiri anlam ve içerik itibarıyla "Allah" isminin yerini alamaz. Bu nedenle, İslâm'a girecek kişi, "Lâ ilâhe İllâllah" der; "Lâ ilâhe illarahman" demez. Namaza başlarken, "Allahü Ekber"der; "Rahman Ekber" diyemez. Allahu Teâlâ'nın bütün isimleri güzeldir. Kur'an-ı Kerîm'de, "Allah'ın güzel isimleri vardır. O halde Allah'a o güzel isimlerle dua edin" (el-A'râf, 7/180);
"De ki: "İster Allah deyip dua edin, ister Rahman deyip dua edin; hangisi ile dua ederseniz edin, onun güzel isimleri vardır '' (el-İsrâ, 1 7/110) buyurulmuştur
Peygamber efendimiz de bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: "Allahu Teâlâ'nın doksan dokuz ismi vardır. O isimleri kim ezberlerse (sayar, manasını anlar ve şuûruna ererse) cennete gider. şüphesiz, Allah tektir ve tek olmayı sever" (Buhârî, Daavât, 68). Allahu Teâlâ'nın isimleri doksandokuz isimden ibaret değildir. O'nun ayet ve hadislerde gecen başka isimleri de vardır. Yalnız Tirmizî ve İbn Mâce'de geçen bir hadiste bu doksandokuz isim teker teker sayılmıştır. Bu isimler şunlardır:
1) ALLAH:
-Tüm isim ve sıfatlan kendinde toplayan yüce Allah'ın zatının, başka hiçbir varlığa verilemeyen ismidir.
2) RABB:
Terbiye eden, yaratan, besleyen, mâlik, en mükemmel, sahip tutan ve idare eden anlamlarına gelir. Rabb ismi, yüce Allah'ın umûmî isimlerindendir. Âlemlerin devamını sağlayan yüce Allah, onların Rabbi'dir. Allah'ın her türlü eksiklikten münezzeh olan Rubûbiyeti ve O'nun neticesi olan terbiyesi, besleyip büyütmesi olmasaydı, kainatta ne varlıktan, ne de tekâmül'den hiçbir eser bulunmazdı. Eğer bir kemâlimiz, bir terbiyemiz, ölçülü bir şekilde doğmamız, büyümemiz, yaşamamız ve ölmemiz varsa bunlarda yüce Allah'ın Rab sıfatının yansımasını görmemek mümkün değildir. Bu âlemde görülen ve bilinen her şeyde yüce Allah'ın sıfatlarının belirtisi vardır.
3) RAHMAN:
Allah'ın pek merhametli, çok rahmet sahibi olması anlamlarına gelen bir sıfat ismidir. Sıfat ismi olmakla beraber, bu ismin Allah'tan başkasına verilmesi uygun görülmez. "Çok rahmet sahibi, gayet merhametli ve sonsuz rahmeti bulunan" diye tefsir edilip açıklanabilirse de, yalnız yüce Allah'ın özel bir ismi olduğundan dolayı tam anlamıyla tercüme edilemez. Dilimizde onun tam karşılığı olan bir kelime yoktur. "Esirgeyici" olarak tercüme edilmesi de doğru değildir. Dolayısıyla bu anlam Rahman isminin tercümesi olamaz. "Acıyan" diye tercüme edilmesi de onun tam anlamını vermekten uzaktır. Çünkü kuru bir acıma merhamet değildir. Bilindiği gibi, merhamet acıyı giderip yerine sevinç ve iyiliği getirmektir. Bu itibarla merhametli sözcüğünden anladığımız anlamı, diğerlerinden anlayamayız. Rahman, "pek merhametli" şeklinde eksik olarak tefsir edilebilirse de tercüme edilemez. Yüce Allah'ın rahmeti, sadece bir iyilik duygusundan ibâret değildir. O'nun rahmeti, insanlara iyilik dilemesi ve sayılamayacak kadar nimetler vermesidir. O halde "Rahman" ismini böylece bilmek ve anlamak gerekir. Her gün karşılaştığımız ve içinde bulunduğumuz nimetler, aslında bize Rahman'ın en güzel açıklamasıdır.
4) RAHÎM:
"Çok merhamet edici' anlamında bir isimdir. Allah'ın sıfat ismi olmayıp, Allah'tan başka varlıklara da verilebilen bir isimdir. Bu iki sıfat "Rahmet" mastarından türemiş olmakla beraber, aralarında ifade ettikleri anlam bakımından farklar vardır. Rahman ve Rahîm arasındaki bu farklar şöylece belirtmek mümkündür:
a) Rahman sıfatı; daha ziyâde ezelle; Rahîm sıfatı ise daha çok ebedle ilgilidir. Bu nedenle hadislerde yüce Allah'ın hakkında "Dünyanın Rahman'l ahiretin Rahîm'i" ifadelerinin kullanıldığını görüyoruz. Rahman sıfatı bütün insanları; Rahîm sıfatı ise yalnız müminleri kapsar.
b) Rahman sıfatı; hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın varlıkları yaratmak, meydana getirmek, onların çalışıp çalışmadıklarına bakmadan sayısız nimetlerle nimetlendirmek anlamına gelirken; Rahîm sıfatı Allah'ın emirleri doğrultusunda çalışanlara, çalıştıklarının karşılığını vermek anlamına gelmektedir.
c) Rahman sıfatı; ümitsizliğe, karamsarlığa imkan bırakmayan kesin bir ümit ve ezelî bir yardım ifade eder. Rahîm sıfatı ise, yaptığımız işlerimizin Allah tarafından mükâfatlandırılacağını ifade etmektedir. Bu nedenle Rahman sıfatının ifade ettiği mânâda mü'min ve kâfir eşit tutulup ayırım yapılmamış; Rahîm sıfatının belirttiği manada ise, mü'min ve kâfir açık bir farkla ayrılmışlardır.
5) el-MELİK:
Yüce Allah Melik'tir. Yani mülk sahibi, bütün eşyanın ve yaratılanların tek mâlikidir. Bütün varlıklar üzerinde emretme, istediği gibi tasarruf etme, hiçbir şarta bağlı olmaksızın sahip olma O'na mahsustur. Yarattıklarına emretme, sakındırma, cezalandırma, istediğini zelil, dilediğini de aziz etme kudretine sahip olan yalnız yüce Allah'tır. O yarattığı mülkünde ve orada olanların hepsinde yegane hükümdardır. Sonsuz kudretiyle onları idaresi altında tutan tek Allah'tır..
6) el-KUDDÛS:
Her türlü hata, gaflet ve acizlikten uzak, eksiklikten beri, mutlak kemâl sahibi anlamında. Allah, sonradan olma ve hiçbir tasvir kayıtlarına sığmayan, hakkında hiçbir eksiklik düşünülemeyen en mukaddes olan en yüce varlıktır (el-Haşr, 59/23; el-Cum'a, 62/1).
7) es-SELÂM:
Allah, her türlü eminliğin, salimliğin aslı olup, ayıptan kusurdan ve her çeşit eksikliklerden uzak olan yüce yaratıcı anlamındadır. Allah, yok olmaktan ve hatıra gelen her türlü eksikliklerden uzaktır. Buna göre dünyadan ve ahiretten emin olmak isteyenleri ve kurtuluşa ermek dileğinde bulunanları, kurtuluşa erdirecek olan da yalnız Allah'tır (el-Haşr, 59/23).
8) el-MÜMİN:
Allah'ın iman ve güven veren her türlü şüphe ve tereddütleri kaldıran anlamında bir ismidir. Allah, korku içinde olanlara emniyet ve güven verendir. Bu bakımdan her türlü korkudan emin olmak için Allah'a iltica edilmeli, O'na sığınılmalıdır.
9) el-MÜHEYMİN:
Allah'ın görüp gözeten, her şeye şahit olan, her şeyi koruması altına alan, onları muhâfaza edip saklayan olduğu anlamına gelir.
10) el-AZİZ:
Allah'ın, hiçbir yönden mağlup edilemeyen, her işinde mutlak gâlip gelen, son derece izzetli ve yüce olduğu manasına gelir. Hiçbir yönden benzeri olmayan dilediğini yapan ve buna güç yetiren, yüce varlığını ve kudretini hiçbir gücün mağlup edemediği tek yaratıcı Allah'tır.
11) el-CEBBAR:
Allah'ın, yarattığı tüm varlıklarının ihtiyaçlarını karşılayan, her konuda çok güçlü ve kudretli olduğu anlamındadır. Ayrıca Allah'ın yarattıklarının tümünü kendi iradesine mecbur eden, dilediğini de zorla yaptırmaya gücü yeten, kesin hükmüne karşı gelinemeyen yaratıcı olduğu anlamına da gelir. Yüce Allah'ın "Cebbâr" sıfatı sebebiyle insanların, işlerine kendi iradeleri ve serbestlikleri olmadığı sanılmamalıdır. Çünkü Allah, bildirdiği emir ve yasaklarına uyup uymama konusunda insanları kendi iradelerinde serbest bırakmıştır. Şüphesiz insanların, Allah tarafından akıllı ve iradeli yaratılmalarının bir anlamı vardır. Allah, insanı O'nun hükümlerini tanıyıp bilmesi için akıllı, kendi irade ve istekleri ile O'nun emrine uymaları ve gösterdiği bu yolda yürümeleri için de serbest iradeli yaratmıştır.
Ancak Allah'ın, insanlara işlerinde serbestlik tanımış olması, onların bütün isteklerini yerine getirmeye mecbur olduğu anlamına gelmez. Örneğin Allah'ın emirlerini dinlemeyip O'na karşı gelen asiler, günahkârlar cezaya yanaşmak istemeseler de vakti gelince cezalarını çekmeye mecbur olacaklardır. Allah'ın mutlak iradesi ve kudreti altına girmeyen hiçbir varlık düşünülemez. "Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde olanların hepsi, ister istemez O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülüp götürüleceklerdir" (Âlu İmrân, 3/83).
12) el-MÜTEKEBBİR:
Allah'ın her hususta çok büyük ve azamet sahibi ulu bir yaratıcı olduğu anlamındadır. Büyüklük O'nun hakkıdır. Yaratılmışların hiçbirinin böyle bir hakkı yoktur. Allah, zatında sıfatlarında ve işlerinde, mutlak manada büyüklüğün tek sahibidir. Hiçbir insan için bu mânâda bir büyüklükten söz edilemez. Kendilerini büyük sanan nicelerinin, Allah'ın sonsuz kudreti ve büyüklüğü karşısında ne kadar küçüldükleri imkân imkânsız olan bir gerçektir. Büyüklük sevdasına kapılanların yok olmalarına, bazen küçücük bir olay hattâ çok küçük bir yaratık, bir mikrop bile yetmiştir. Bu gerçek karşısında insanlar hangi büyüklükten söz edebilirler?..
13) el-HÂLİK:
Allah'ın yaratıcı olduğunu belirten bir sıfattır. Yaratmak ise bir şeyi var etmek, hiç benzeri olmayan bir şeyi meydana getirmek demektir. Bu manada Allah'tan başka hiçbir yaratıcı yoktur. Herşeyi yaratan O'dur. İnsanların ortaya koydukları şeyler yaratma değildir; var olanlardan yeni bir şey elde etmektir. Allah, yaratandır; O'nun dışındaki tüm varlıklar ise yaratılmıştır.
14) el-BÂRÎ:
Allah'ın, yarattıklarını temiz ve sağlam bir nizâm üzere yaratması, olgunlaştırarak birbirinden farklı niteliklerde meydana getirmesi mânâsındadır. Şüphesiz varlıkları seçip, düzenleyip olgunlaştırarak her birini ayrı bir özellikte yaratan Allah'tır.
15) el-MUSAVVİR:
Allah'ın yaratmış olduğu varlıkların şekil ve durumlarını takdir edip, dilediği şekilde meydana getirmesi, şekillendirmesi anlamına gelir.
16) el-GAFFÂR:
Kullarının günâhlarını affeden ve çok bağışlayan yüce varlık anlamına gelir. Günâh işlemek insanların özelliği olduğu gibi, onların günâhlarını örtmek ve bağışlamak da yüce Allah'ın ayrılmaz sıfatlarındandır.
17) el-KAHHÂR:
Allah'ın ziyadesi ile kahredici, yok edici yüce bir varlık olduğu manasına gelir. Sonsuz kudretinin karşısında hiçbir kimsenin gücü ve kudreti olamaz. Ama serbest iradeleriyle O'nun karşısına çıkma cüretini gösterenlere de lâyık oldukları cezaları tam olarak verecektir. Allah'ın kayıtsız üstünlüğüne sınır koyacak hiçbir varlık yoktur.
18) el-VEHHÂB:
Allah'ın çok hibe eden, çok fazla bağışlayan olduğu anlamına gelir. Hak sahibi olmadıkları halde yarattıklarına çok çok verendir.
19) er-REZZÂK:
Allah'ın bütün yaratıkların rızıklarını veren olduğunu ifade eder. Her canlı için gerekli gıdayı bahşedip yaratan ve bol bol veren Allah'tır.
20) el-FETTAH:
Kulların, her türlü güçlük ve sıkıntılarını açan ve kolaylaştıran manasına gelir. Faydalı ilimlere karşı insanların kalbini açarak, onların islerini kolaylaştıran, bütün zorluklarını ortadan kaldıran yüce Allah'tır. Her işinde üstün gelen O'dur.
21) el-ÂLİM:
Allah'ın, çok bilen, bilgisi ezelî ve ebedî olan, her şeyi her yönüyle bilen tek yaratıcı olduğu manasını ifade eder.
22) el-KÂBIZ:
Allah'ın, her şeyi sonsuz kudreti altına alan, bu kudretiyle kuşatıp kavrayan, her şeyi emri altına alıp tutan en yüce varlık oldu
Bu anlamına gelir.
23) el-BÂSIT:
Allah'ın, her hayrı veren, lütuf ve rahmetini kullarına yayan yüce yaratıcı olduğunu ifade eder. Allah, insanlara rızık, neşe, rahatlık ve bolluk vererek onlara lütuf ve rahmetiyle muâmele etmektedir.
24) el-HÂFID:
Allah'ın, emirlerini dinlemeyen, başkalarını beğenmeyen, büyüklenip hak ve hukuk tanımaz zorbaları rezil, perişan eden anlamına gelen bir ismidir.
25) er-RÂFİ:
Kaldıran, yükselten ve yüksek olan anlamlarına gelir. Gönülleri iman ve irfan ışığıyla parlatan, yüksek gerçeklerden haberdar eden yüce Allah'tır. Her yönüyle yüce ve yüksek olan O'dur.
26) el-MU'İZZ:
İzzet ve ikrâm edici, şeref sahibi anlamına gelir. Yalancılığa, samimiyetsizliğe itibar etmez.
27) el-MÜZİLL:
Yüce Allah'ın, lâyık olanları zillete düşüren, zelil kılan, onları hor ve hakir eden anlamına gelen bir sıfat isimdir.
28) es-SEMI':
İşiten, işitme kuvve tine sahip olan ve işitme gücünü verendir. O, hiçbir şartla ve kayda bağlı olmaksızın işitir.
29) el-BASÎR:
Herşeyi her yönüyle eksiksiz gören, yaratıklarına da görme duyusunu veren anlamını taşır.
30) el-HAKEM:
Hüküm koyan, emir veren, varlıklar hakkında hükmünü tamamen icra eden anlamına gelir.
31) el-ADL:
Allah'ın herkese hakkını veren, koyduğu âdil hükümleriyle zulme razı olmayan, zulmü ve zâlimi sevmeyen anlamına gelen sıfatının ismidir. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır (el-A 'raf, 7/85; Yûnus, 10/109; Yûsuf, 12/80).
32) el-LATÎF:
En ince işlerin bile bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen en ince şeyleri de yapan, seçilmez yollardan da kullarına çeşitli faydalar ulaştırandır (el-En'âm, 6/103).
33) el-HABÎR:
Herşeyden haberdar olan, her şeyin iç yüzünden ve gizli tarafından her yönüyle haber sahibi bulunan, onlara yumuşak davranarak cezalarını geriye bırakandır.
34) el-HALİM:
Acele etmeyen, günahkârların cezasını vermeye güç yetirdiği halde bunu acele yapmayıp, onlara yumuşak davranarak cezalarını geriye bırakandır.
35) el-AZİM:
Çok yüce ve çok büyük olan; sınırsız ve kayıtsız büyüklük, üstünlük de yalnız O'ndadır.
36) el-GAFÛR:
Mağfiret eden, yargılayan, suçları bağışlayan, affeden, insanların beğenilmeyen taraflarını gizleyendir.
37) eş-ŞEKÛR:
Çok şükre lâyık olan, kendi rızası için şükredilen, şükür olarak yapılan iyi işlerin daha fazlasıyla karşılığını veren, insanlara nimetlerini artırarak şükür muamelesi yapandır.
38) el-ALİYY:
Yüksek, büyük ve yüce olan; kudrette, bilgide, hükümde, irâdede ve diğer bütün kemâl sıfatlarında üstün olandır. Herşey O'nun hükmü ve emri altındâdır.
39) el-KEBİR:
Büyük, yüce anlamında olup, Allah'ın kâinatı ve ondâkileri hüküm ve kudretiyle idâre eden, her şeyi hükmü altına alan sıfatının ismidir. 40) el-HAFIZ: Muhafaza eden, koruyup saklayan, yapılan işleri bütün ayrıntılarıyla saklayıp, her şeyi belli vaktinde afet ve belâlardan koruyandır.
41) el-MUKÎT:
Rızıkları yaratıcıdır.
42) el-HASÎB:
Herkesin yaptıklarını takdir eden, yapılanları bütün ayrıntılarıyla bilip her insanı hesaba çekerek yaptığının karşılığını verendir (el-Ahzâb, 33/39).
43) el-CELÎL:
Büyüklük ve ululuğu pek yüce olandır. Sıfat ve-isimleriyle her türlü büyüklük kendine ait olandır.
44) el-KERÎM:
Cömert, kerem sahibi; muktedir iken affeden, cömertlik duygusunu veren, va'dini yerine getirendir.
45) er-RAKÎB:
Görüp gözeten, murâkebe eden, bütün varlıklar üzerine gözcü olup bütün işlerini kontrol altına alandır (en-Nisâ, 4/1).
46) el-MUCÎB:
İcâbet eden, isteyene karşılık veren, teklifleri bilen ve O'na yalvaranların isteklerine icâbet eden ve karşılık verendir (el-Bakara, 2/186).
47) el-VASİ':
Bağışlaması bol ve rahmeti çok olandır. Yarattıklarına maddi ve manevigenişlik verendir (el-Bakara, 2/247).
48) el-HAKIM:
Herşeyi inceliğiyle bilen, bu bilgisine göre emir ve yasakları vâzeden, buyrukları ve bütün işleri yerli yerinde olandır.
49) el-VEDÛD:
Çok şefkatli, muhabbetli, salih kullarını çok seven ve onlarca çok sevilen, onları rahmet ve rızasına erdiren; sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya yegane lâyık olandır. Sevgi ve dostluk hissini yaratandır (Hud, 1 1/90).
50) el-MECÎD:
Şan, şeref, büyüklük ve kudretinden dolayı yüce olan ve güzel işlerinden dolayı da sevilip övülendir. Şeref, ancak kendi emir ve yasaklarına uymakla elde edilebilir (Hud, 11/73).
51) el-BAİS:
Sebepleri yaratan ve ölüleri diriltendir. İhtiyaçlarma göre insanlara peygamberler gönderendir.
52) eş-ŞEHÎD:
Herşeye şahit olan, her şeyi hakkıyla gören, bilen ve muamelesini de buna göre yapandır.
53) el-HAKK:
Varlığı hiç değişmeyen, hiç yok olmayan ve gerçek olandır (el-Hacc, 22/6).
54) el-VEKİL:
Hayatını, O'na tevekkül ederek düzenleyen ve böylece O'na sığınanların işlerinde kendilerine yardım edendir; İdaresinde hiçbir kayda ve şarta bağlı olmayandır.
55) el-KAVÎ:
Kudretli, güçlü ve sınırsız kuvvet sahibi olandır. Herşey O'nun kudret ve kuvveti karşısında güçsüzdür; O'na boyun eğmek zorundadır.
56) el-METİN:
Metânetli, kuvveti çok şiddetli olup hiçbir iş O'na zor değildir.
57) el-VELÎ:
Emir sahibi ve iyi insanların yani müminlerin dostu (velisi) olup onlara yardım ederek işlerini yönetendir.
58) el-HAMÎD:
Çok övülen, övgüyle değer sıfatlarıyla hamd edilendir. Bütün varlığın diliyle övülmeye lâyık ve her an hamd edilen tek yüce varlıktır.
59) el-MUHSÎÎ:
Allah, çokça veren, sonsuz düşünülse bile her şeyin sayısını her yönüyle bilendir.
60) el-MÜBDÎ:
Hiç yoktan ortaya koyan, vareden, yaratandır. O'ndan başka yaratıcı yoktur.
61) el-MU'ÎD:
Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratandır. O'ndan başka yaratıcı olamaz.
62) el-MUHYÎ:
Dirilten, canlandıran ve hayat verendir. O'nun öldürdüğüne kimse hayat veremez (Fussilet, 41/39)
63) el-MÜMÎT:
Öldüren, ölümü her canlıya takdir edip bunu uygulayandır.
64) el-HAYY:
Diri, canlı hiç ölmeyen, hayatı ezeli ve ebedi olandır.
65) el-KAYYÛM:
Baki ve ebedi olan; her şeyin O'nun kudret ve iradesiyle varlığını sürdürebildiği tek varlıktır (el-Bakara, 2/250; Âlu İmrân, 3/1).
66) el-VÂCİD:
Var olan ve her şeyi vareden, icad eyleyen; varlığı kendinden olan; dilediğini istediği anda var edip yaratandır. O'na karşı hiçbir şey kendini gizleyemez.
67) el-VAHİD:
Tek, bir olmak, Allah ikincisi olmayan tek birdir. Zatında, sıfatlarında, işlerinde ve hükümlerinde asla ortağı-dengi ve benzeri bulunmayandır.
68) es-SAMED:
Hiçbir şeye muhtaç olmayan, tüm yaratıkların ihtiyacını gideren ve her türlü istekte doğrudan kendisine başvurulandır.
69) el-KADÎR:
Kudret sahibi, tükenmez kudreti olan, istediğini dilediği gibi yapmaya muktedir olandır. Her türlü güç ve kuvvet de O'ndandır (el-Bakara, 2/20).
70) el-MUKTEDİR:
Gücü her şeye yeten, her şeyi dilediği duruma getiren, kuvvet sahipleri üzerinde istediği gibi tasarruf edendir.
71) el-MUKADDİM:
Herşeyden önce olan, dilediğini öne alan; dilediğine maddi ve manevi nimetler verip yükselten, öne geçiren, ilerlemelerini sağlayandır.
72) el-MUAHHİR:
Herşeyden sonra yine var olan; emir ve yasaklarına uymayanları zelil edip arkaya bırakan, istediğini geri koyandır. Sonunda yine sadece O var (olarak) kalacaktır.
73) el-EVVEL:
Herşeyden önce, öncelerin öncesi, başlangıçların yaratıcısı ve varlığının öncesi olmayandır.
74) el-AHİR:
Herşey son bulunca O, var olarak kalacaktır. Varlığının sonu yoktur.
75) ez-ZÂHİR:
Görünen, varlığında hiç şüphe olmayan, varlığı her şeyden aşikâr olandır. Her yaratık yaratanının görülen bir şâhididir.
76) el-BATIN:
Gizli, cisim olarak görülmeyen, varlığı gizli olan, ancak varlığı da kesin olarak bilinendir. (Hayal, duygu, akıl ve düşüncenin de görülmeyip eserle varlıklarının kesin olarak bilinmesi gibi).
77) el-VALÎ:
İdare eden bu büyük kâinatı ve onda her an olup bitenleri idare edip yönetendir. İdare etme yeteneği O'nundur.
78- el-MUTE'AL:
Yüksek ve yüce varlık... Bilinenlerin en üstün olanı... Akım yaratılmışlarda mümkün gördüğü her şeyden çok yüce olandır.
79) el-BİRR:
İyilik ve güzellik, bağışta bulunma, kullarına yardımcı olma anlamlarında Yüce Allah'ın bir sıfat ismidir. İyiliği ve ihsânı çoktur. İyilik ve ihsan gibi hisler de sadece ondadır (et-Tûr, 52/28).
80) et-TEVVÂB:
Tövbeleri çok kabul eden, tövbe kapısını açık tutarak tövbe etme imkânı verendir. Samimi olarak günahlardan dönüp tövbe edenleri bağışlayandır.
81) el-MÜNTEKİM:
İntikam alan, günahkârları, adaletiyle yargılayarak lâyık oldukları cezaya çarptıran demektir.
82) el-AFÜV:
Merhametli, daima affeden, günâhlardan dilediğini affedip suçları bağışlayandır.
83) er-RAÛF:
Çok merhamet eden, insanları yükümlü tutmada pek müsâmahalı ve yumuşak davranandır.
84) MALİKÜ'L-MÜLK:
Herşeyin tek sahibi, her ne varsa O'nundur. Herşey üzerinde mutlak tasarruf yetkisi sadece O'na aittir. O h;llde Ondan başkasına kulluk edilmez.
85) ZÜLCELÂL-İ VE'L-İKRÂM:
Celâl ve ululuk sahibidir. İkrâm ve ihsân edicidir. Hürmet ve saygıya yegane lâyık ve tüm büyüklüklere sahip olandır.
86) el-MUKSİT:
Doğru hareket eden, bütün işlerini birbirine uygun ve yerli yerinde yapandır.
87) el-CÂMİ:
Derleyen, toplayan, her şeyi kudreti içinde bulundurup dilediğini istediği anda ve istediği yerde toplayandır.
88) GANÎ:
Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, hakkında noksanlık ve ihtiyaçtan sözedilemeyendir.
89) el-MACİD:
Kerem ve müsâmahası sınırsız olandır. İnsanlara iyilikle muamele edip onları himâye etme lütfunda bulunan, her türlü sıkıntılarını giderendir.
90) el-MÂNİ':
Herşey O'nun emir ve korumasına bağlıdır. O'nun emri olmadıkça hiçbir şey olamaz. İstemediği şeyin, yani takdir etmediğinin olmasına imkân yoktur.
91) en-NÛR:
Alemleri, bütün kâinâtı nurlandıran, aydınlatan; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur, aydınlık ihsan edendir.
92) el-HADÎ:
Hidâyet eden, doğru yolu gösteren; hidayet yaratan; istediğini iyi işlerde başarıya ulaştıran, kullarına doğru yolu gösterendir.
93) el-BEDÎ:
Eşi ve benzeri olmayan, bir şeyi en mükemmel yapan, yaratan, eşsiz ve görülmemiş şeyleri varedendir. Varlıklar âleminde O'nun eşi ve benzeri yoktur. Hayret verici âlemleri yoktan var eden, icad eden O'dur.
94) el-BÂKÎ:
Sürekli var olan ve var olacak olandır. Sonu olmayandır. Allah'ın varlığının sonu yoktur.
95) el-VARİS:
Tüm varlıkların gerçek sahibi, varisidir. Servetlerin geçici sahipleri yok olduktan sonra da varlığı devam eden ve o servetlerin sahibi olandır.
96) er-REŞÎD:
Doğru yolu gösteren: İnsanları, peygamberlerin getirdiği ve tebliğ ettiği kitaplar vasıtasıyla doğru yola iletendir. Allah, bütün işleri ezeli takdirine göre yönetip, dosdoğru bir düzen içinde sonuca ulaştırandır.
97- es-SABÛR:
Çok sabırlı, hiçbir şeyde acele etmeyen; kendine isyan edenleri cezalandırmada acele etmeyip, onlara süre verendir.
98- ed-DAR:
Elem ve zarar verici şeyleri hikmetinin gereği olarak yaratandır. Yüce Allah, zarar veren şeyleri yaratmıştır. Fakat onlardan zarar görmemizi değil, akine maddi-manevi bütün zararlardan sakınarak korunmamızı emretmiştir.
99) en-NAFİ:
Hayır ve fayda verici şeyleri yaratandır. Bütün olaylar sebepleriyle meydana geliyorsa da, sebepler yok'u var edemez. Onlar ancak insanların elinde birer vesîle ve Hakk'tan isteme vâsıtası olmak üzere yaratılmışlardır.
Allah'ın zâtı, bir: güzel isimleri (esmâü'l-hüsnâ) ise çoktur. Allah'ın doksan dokuz ismi hadis-i şeriflerde de bildirilmiştir. İbn Kesir, tefsirinde, Buhâri ve Müslim'in Ebû Hureyre (r.a.)'den naklettikleri bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.s.)'den şöyle buyurduğu rivâyet ediliyor:
"Yüce Allah'ın bir eksiğiyle yüz ismi vardır. (yani doksandokuz). Kim onları sayarsa cennete girer. O tektir, tek 'i sever. "